Her bir kurşun ve her bir “kibrit” önemli
The Evil Within’de bol bol kavanozların içerisinde birikmiş yeşil beyin sıvıları topluyoruz ve bir Hulk misali hemen hemen her kutuyu kırabiliyoruz. Topladığımız beyin sıvıları karakterimizin yeteneklerini arttırıyor. Doğru okudunuz. Önceki sayfada sözünü ettiğim boyut değiştirme olayı, yeteneklerimizi de arttırmak için kullandığımız bir yol. Tatlı bir hemşire olan Tatiana Guiterrez ile ilk karşılaşmamızda, bize birkaç ipucu da veriyor. Benden size tavsiye, oyun boyunca her köşeyi dikkatlice inceleyin. Nerede, neler bulursunuz belli olmaz (belanızı bulmanız da mümkün mesela).
Kokusu buraya kadar geldi…
The Evil Within’in envanteri çok çeşitli. Etrafımızda sadece kurtulmamız gereken yaratıklar yok. Aynı zamanda birbirinden zorlu tuzaklar ve bizi delik deşik etmek isteyen demir parmaklıklar da mevcut. Tuzakları sökerek, parçalarını topayabilir ve crossbow’umuzla yaratıkları daha hızlı devirebiliriz. Ne kadar az ses çıkartırsak, o kadar çok hayatta kalırız.
Envanter ekranının kullanımı da son derece kolay. Tek bir tuşla çantamızdaki içeriğine bakabiliyor veya canımız azaldığınızda kullanabileceğimiz iğnelerimizin sayısını da görüntüleyebiliyoruz. Dahası korka korka girdiğimiz o eski evlerde, pompalı tüfek veya boş cam şişeler bulmak da mümkün.
Oyunda bir taş parçası veya cam şişe ile yaratıkların dikkatini farklı bir yöne çekebiliyor, sonra da sinsizce arkalarından yaklaşıp, boğazlarını kesebiliyoruz (kafataslarına sanatsal bir şekilde çizim de yapabiliyoruz istersek). Seçim sizin. Ancak şunu belirtmeliyim ki, pompalı tüfek veya crossbow bulduğunuzda dünyalar sizin olacak. Ancak cephane durumuna dikkat edin. Ayrıca The Evil Within, gizlenme mekanikleri konusunda oldukça başarılı bir iş çıkartmış. Yaratıklar belirdiği an ekranımızın hemen üstünde bir göz beliriyor. Eğer o göz açılırsa, düşman bizi görmüş oluyor. O an ya tabanları yağlarak kaçmak ya da silahımıza sarılmak zorundayız.