İlk çıkışını 1963’te yapan Mistik Sanatlar Efendisi Doktor Stephen Strange’in hikayesi olan Doctor Strange filmi izlenmeye değer mi?
Marvel Stüdyoları, Marvel Çizgi romanlarındaki ilk çıkışını 1963’te yapan Mistik Sanatlar Efendisi Doktor Stephen Strange’in hikayesi olan “Doctor Strange” filmini sunar.
Mistik güçler, büyücülük, kuantum fiziği, var oluş nedenimiz ve daha nice kafamızı sorgulayan milyonlarca sorunun cevabını bulmak neredeyse imkansız. Ancak hepimiz biliyoruz ki imkansız diye bir şey yoktur, sadece zaman alır. Peki ya zamanı kontrol edebilecek güce sahip olsaydınız ve bunun “doğanın kanununa aykırı olduğunu” bilmenize rağmen kullanmaya devam etseydiniz. İşte sevgili Doctor Strange (Doktor Strange) ile tanışmamız böyle başlıyor. Tabii ki güçlerini keşfetmeden önceki hayatına göz atmazsak olmaz.
4 Kasım Cuma günü vizyona girecek olan fantastik ve aksiyon filmimiz Doktor Strange, Captain America: Civil War‘dan sonraki “en iyi Marvel filmi” etiketini hak eden yapımlardan biri. Öyle ki eğer çizgi romanını okuyan şanslı takipçilerdenseniz, muhtemelen yapılan göndermelerden ve büyülerin gizeminin arkasındaki olaylardan hiç yabancılık çekmeden sıyrılacaksınız.
Henüz bilgisi olmayanlara özel filmin teknik kısımlarını özet geçelim: filmin oyuncuları arasında Benedict Cumberbatch (“Enigma,” “Kara Düzen”), Chiwetel Ejiofor (“12 Yıllık Esaret,” “Kod 999”), Rachel McAdams(“Spotlight,” “Son Şans”), Benedict Wong (“Kirli Tatlı Şeyler,” “Prometheus”), Michael Stuhlbarg (“Ciddi Bir Adam,” “Jobs”), Benjamin Bratt (“Trafik,” “Piñero”), Scott Adkins (“Yabancı,” “Cehennem Melekleri 2”), Mads Mikkelsen (“Onur Savaşı,” “Casino Royale”) ve Akademi Ödülü®sahibi Tilda Swinton (“Avukat,” “Julia”) bulunuyor.
Filmin yönetmenliğini Scott Derrickson (“Bizi Kötüden Koru,” “Lanet”) üstlenirken yapımcılığı da Kevin Feige’e ait. Filmin başyapımcıları ise Louis D’Esposito, Stephen Broussard, Victoria Alonso, Charles Newirth ve Stan Lee. Senaryo yazarları Jon Spaihts (“Karanlık Saat,” “Prometheus”) ve Scott Derrickson & C. Robert Cargill (“Lanet,” “Lanet 2”).
Farkındaysanız filmi taşıyan isimler oldukça kuvvetli. Yazımın devamında sizlere Doktor Strange’in çizgi romanı ve filmi arasındaki benzerliklerinden veya hikayeyle alakasından vs. bahsetmeyeceğim. Yazdığım bu blog, filmin kalitesini öne çıkartma amaçlı. Hikayemiz bizi ünlü nörocerrah Doktor Stephen Strange ile tanıştırıyor. Araç kullanırken yaramazlık yapıp telefonuna bakıyor ve tüm dikkati dağılınca geçirdiği korkunç bir araba kazasından sonra ellerini kullanamamaya başlıyor. Böylece hayatı sonsuza dek değişiyor. Elleri için çeşitli ameliyatlar geçirmesine rağmen, titremesini engelleyemiyor ve bu da ruh sağlığını etkilemeye başlıyor. Çünkü en iyi olduğu şeyi artık kaybediyor. Birtakım araştırmalardan sonra Kamar-Taj olarak bilinen gizemli bir yerleşim bölgesine gitmek zorunda kalıyor. Çabucak burasının sadece bir iyileşme merkezi değil, aynı zamanda gerçekliğimizi yok etmek üzerine kurulu görülmemiş karanlık güçlere karşı bir savaş cephesi olduğunu öğreniyor ve maceramız burada şekillenmeye başlıyor.
Marvel’ın En İyisi – Captain America: Civil War
İki saat süren filmde bizleri inanılmaz detaylı büyülerle süslü sahneler, ortama ayak uyduran notaların bir araya getirdiği etkileyici müzik, tabii ki son derece başarılı oyunculuk bekliyor. Birçok film eleştirmeni, filmden beklentimizin düşük olması gerektiğini savunmuş. Oysa ben tam tersini düşünüyorum. Filmde verilen mesaj, Strange’in gücünü öğrenmeye çalışırken yaşadıkları ve gördükleri, evrende bildiğinizi sandığınız gerçekliklerin aslında saklanma konusu, daha nicesi… Doktor Strange, tam olarak izleyiciye istediği hemen hemen her şeyi veren, başarılı bir film. Film sonrası birkaç arkadaşım (ne yazık ki çizgi romanını okumadığım için burada yorum yapmam yanlış olur), filmin çizgi romana ayak uydurduğunu söylediler. Ben şöyle yorumluyorum; film, Warcraft filminden sonra gördüğüm en başarılı büyü sahnelerine sahipti. Hatta bu filmdeki büyüler, Warcraft’taki sahnelerin bir tık üstündeydi (Warcraft her zaman kalbimde ayrı bir yere sahip, oraya fazla bulaşmıyorum 🙂 ). Bunun nedeni ise zamanı bükme ve kuantum fiziğine yapılan göndermelerden kaynaklanıyor, ayrıca büyünün hafife alınamayacak kadar kudretli olmasından da bahsediliyor.
Filmdeki büyüler ve mekanların büyü anındaki değişimi, vücut hareketlerinin büyüye ayak uydurması gibi detaylar çok etkileyici görünüyor. Genelde aynı tarz büyü detaylarını ve işlemelerini görüyoruz ancak filmdeki sahneler, diyaloglarla bütünleşen içerikler bir araya gelince, benzerlik çok da rahatsız etmiyor. Eğer fantastik ve aksiyon filmlerini seviyorsanız, üzerine Marvel severseniz; bu filmi mutlaka izlemelisiniz. Büyü konusunun yanında, zaman, mekan ve kavram olaylarının detaylarına inmek isterseniz de yine bu filme şans verebilirsiniz. Açıkçası daha yazmak istediğim çok fazla şey var ancak sürprizi bozmak ve spoiler vermek istemiyorum. Son olarak bu film, sadece aksiyon ve fantastik öğelere değil, komediye de yer veriyor. Merak etmeyin film, sulu komediden çok yeri gelince sizi gerçekten güldüren, yeri gelince yüzünüze tebessüm katmaktan fazlasını yapmıyor.
Film bittikten sonra koltuğunuzdan hemen ayrılmayın, iki farklı son sizleri bekliyor. Eminim tanıdık yüzleri görmek, birçoğunuzun hoşuna gidecek 🙂