Evet bu, geç kalan ama 2 gün oynayıp erken çıkmak için hemen yazılan değil, oyunu sonuna kadar sömürdükten sonra kaleme alınan bir yazı. O yüzden gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. Oyunla ilgili ipuçları rehberini ise şurada bulabilirsiniz.
Destiny Nedir?
Destiny, hakkında çok yazılan ve çizilen bir oyundu. Oyunu alıp çoktan 20. level’a ulaşmış olanlar bu bir iki paragrafı atlayıp bir sonraki sayfaya geçmek isteyebilirler çünkü oyunun hikayesinden kısaca bahsedeceğim.
Destiny insanlığın altın çağına dair fantastik bir hikayeyi anlatıyor. The Traveller adında bir “varlık” küreden minik gezegeniyle dünyamıza geliyor. Onun getirdiği “light” yani ışık sayesinde insanların ömrü uzuyor ve insan üstü yeteneklere kavuşuyorlar. Teknoloji ilerliyor. Samanyolundaki diğer gezegenlere seyahat edilebiliyor. Derken The Traveller’ın ezeli düşmanı The Darkness geliyor ve insanlığın katli başlıyor. Ta ki tüm insanlık The Traveler tarafından korunan, yeryüzündeki tek şehirde sıkışana kadar. Bundan sonra The Guardians adı verilen seçkin insanlar, Darkness’a karşı ümitsiz bir savaşa giriliyorlar. İşte biz de bu Guardians’lardan birisiyiz.
Şimdi oyunun cilalı kısmını bir yana bırakıp işin özüne gelelim. Destiny bir MMOFPS. Yani kocaman bir oyun dünyasında elimize silahı alıp arkadaşlarımızla beraber ava çıkıyoruz. Böyle yazınca çok çekici geliyor değil mi? Aslında öyle. Ama kocaman dünya beklerken 5 farklı gezegendeki 5 farklı haritadan başkasını göremeyince hayal kırıklığına uğruyorsunuz.
Oyunun keyifli karakter yaratma ekranından ve 3 farklı ırkından bahsetmeyeceğim çünkü bunlar sadece kozmetik. Oyunda bulunan 3 farklı sınıf tüm oyunun temelini oluşturuyor. Hunter, Titan ve Warlock sizin oynanış tarzınıza ve oyunun mekaniklerine göre belirlenmiş sınıflar. Hunter DPS, Titan tank, Warlock ise alan ağırlıklı DPS gibi düşünülebilir. Zaten oyunda en az göreceğiniz sınıf warlock olacaktır. Burada Destiny’nin en kuvvetli olduğu yere değinmek istiyorum.