Kategoriler

Call of Cthulhu – 2018 | İnceleme

Aradığımız Call of Cthulhu oyunu bu mu, yoksa uzak mı durmalı? Darkwater’da neler oluyor, yüce eskiler bizi mi çağırıyor?

Sonsuzluğa her uzanan demek değildir ki ölü, garip ebediyetlerde ölüm dahi ölür.

Call of Cthulhu, artık bu efsaneyi bilmeyen kalmadı aramızda. Bir çok oyunu çıktı ama hiç bir oyun bekleneni yeteri kadar karşılayamadı ancak seneler evvel çıkan Dark Corners of Earth’ü aynı bir kenara koyalım derim, bence DCoE oldukça keyifliydi. Peki yeni oyun bekleneni verdi mi şimdi bu sorunun cevabını arayacağız.

1924 yılı, hayatının en kötü dönemini yaşayan dedektif Pierce’ın lisansı da sallantıdayken kendisinde Hawkins ailesinin yaşadığı trajediyi çözmesi istenir.

Daha oyunun girişinde çalan telefon’da bizden istenen bilgiler doğrultusunda karakterimizin yeteneklerini belirlemeye başlıyoruz. Burada belirlediğimiz özellikleri oyun içerisinde yetenek puanları kazandıkça geliştirmeye devam ediyoruz. Bir dedektifi oynadığımzı oyunda tabii ki araştırma mekanikleri oyunun temelini belirlemiş durumda, bu da oyunun RPG tarafının güçlenmesine olanak sağlamış. Bolca konuşma gerçekleştirdiğimiz oyunda RPG kısmı sadece dialoglarda değil, çevre etkileşiminde de kendini gösteriyor. Örneğin ağır ya da sıkışmış bir objeyi yerinden oynatmak ya da oynatamamak gibi durumları ya da ortamdaki ipucu olabileccek objeleri gözden kaçırıp, kaçırmama durumumuzu da belirliyor.

Konuşma mekaniklerinde ise, karşı tarafında bu konuşmadaki motivasyonundan, ona yalan söyleyip buna inandırabilmemize, hatta konuştukça yeni diyalog seçimlerinin açılmasına kadar etki gösteriyor.

Oyunun en sevdiğim özelliklerinden bir tanesi benim dedektiflik modu diye dillendirdiğim, ortamda eskiden neler olmuş adım adım çözümlediğimiz kısmı oldu. Eksik parçaları bir araya getirdiğimiz bu modda tek sıkıntı mutlaka ipuçlarını sırası ile bulmak zorunda olmamız, yani diyelimki üçüncü adımda takıldık bulamadık, odanın içinde dört dönmeye başlıyoruz. Keşke sıra ile bulma zorunluluğu olmasaymış ama sonradan sırasına dizmek gerekse de olurmuş bu iş dedim.

Bir diğer sevdiğim özelliği ise bazı anlarda seçim yapmak zorunda kalmamız ve bu seçim oyunun ilerleyen bölümlerinde kaderimizi etkiliyor. Daha oyunun başında oyun bu özelliği o viskiyi içip içmeme seçeneği ile bize altın tepside sunuyor.

Oyunda ağır bulmacalar yer almıyor, ancak olanlar da en azından ufak bir kağıda bize not aldırtmaya yetecek kadar detay içeriyor, açıkçası bana herşeyi kendi arayüzünde notlaştırmayan ufak bi kağıt, kalem ile not aldıran adventureları seviyorum. Tabii benim hafızam sağlamdır abi diyorsanız buna ihtiyaç duymayabilirsiniz de.

Oyun her ne kadar bize gamescom’larda gösterilen o şahane grafiklerden uzak olsa da (ki yine de kötü değil grafikler), atmosfer gerçekten çok güzel.. Call of Cthulhu oyunu oynursam olması gereken kasvetli en az bu kadar olmalıydı zaten diyorum.

Oyunda karşılaştığımız karakterler çok göz korkutmuyor, ancak çevre tasarımı ve özellikle karşılaştığım tablolardaki detaylar oldukça hoşuma gitti. Hatta genel olarak Lovecraft ile ilgiliyseniz karşılaşacağınız heykeller, yazılar, kitaplar gibi detaylar çok hoşunuza gidecektir.

Sonuç olarak Call of Cthulhu belki beklediğimiz o hikaye derinliğine, korkuya, grafiklere sahip değil. Ancak bir süredir oynadığım en keyifli adventure/rpg gibin oyunu diyebilirim.
Seçimlerin oyunun kaderini değiştirmesi, birden fazla çözüm yolu olması yakın zamanda oynamama sebep olacak.

Oyunu incelememiz için bize kod sağlayan Kinguin‘e teşekkür ederiz.

Görüntülenmeler:
93
İlgili etiketler:
· · ·
İlgili Kategoriler
İncelemeler · Oyun İnceleme · PC
Social Media Auto Publish Powered By : XYZScripts.com