Generation Zero için biraz yükselmiştik şimdi yalan olmasın da. Maalesef bu oyun aradığımız, beklediğimiz oyun değilmiş. Neden mi?
Generation Zero için hiç heyecanlı değildim, ancak kapalı betasını oynamış olan kişilerden aldığım olumlu yorumlar sonrasında açıkçası bir merak sarmıştı. Oyun erken erişime açıldı ve saolsun Kinguin.net de oyunu denememiz için bize bir kod sağladı.
Aslında oyuna başladığım ilk 5 dakika içerisinde “tamam, uzun uzun bir inceleme gelecek buna belli oluyor” dedim ancak hiç de öyle olmayacağı sonradan belli oldu. Sandbox Survival olarak tanımladığımız bir çok oyundan bir tanesi olarak karşımıza çıkan Generation Zero hem hayatta kalma, hem de aksiyon ve rol yapma ögelerini bir araya getirilmiş getirilmesine de, durum pek iç açıcı değil.
Retro hava güzel tabii ama.
İsveç, 1980’ler. Kasaba sakinleri ortadan kaybolur. Tam 90’lar film senaryosu değil mi ya? 😀
İsveç’li bir genç kamptan dönerken teknesinde bir saldırıya uğrar ve kendine geldiğinde kasabasındaki herkesin ortadan kaybolmuş olduğunu görür. Daha ne oluyor, herkes nerede diyemeden bir de bakıyoruz ki robotlar etrafımızda kol geziyor. İlk karşılaştığımız dört ayaklı ve köpek gibi olan türdekiler oluyor. Tabii sadece bununla kalmıyor, oyunda ilerledikçe daha büyük ve daha acımasız robotlar ile de karşılaşıyoruz. Oyunun başladığı yerden, ilk bölgeye (gerçi ilk bölge demek de çok doğru değil, kocaman bir harita bu, ne tarafa ilk gidersek ilk bölge orası olur, değil mi? Neyse.) doğru gidiyor ve kilise içerisinde bir not buluyoruz ve bu nottan yola çıkarak insanları bulmaya çalışıyoruz. Oyun boyunca tahmin edebileceğiniz üzere bolca loot ve her taşın altını kurcalamaca bizleri bekliyor.
GZ’nin görselliği yayınlanan ekran görüntülerinde çene düşürecek kadar iyi olsa da, maalesef tüm ayarlarını en üste yasladığım oyundan maalesef o görüntüleri alamadım. Çevre tasarımları falan oldukça iyi, yani 98 yılında geçen bir oyun için o retro görünümü hem çevre hem de karakter kıyafet ve saç, sakal seçimlerinde falan güzel vermişler. Fakat, gel gelelim işler hiç de böyle ilk başta güzel göründüğü gibi ilerlemiyor, bir süre sonra birbirinin aynısı evler, kasalar, dolaplar falan derken bütün o büyü yavaş yavaş yok oluyor.
Trailer çok gaz ama, siz yine de çok yükselmeyin derim.
Bu arada sesler ve müzikler çok daha başarılı görsel taraf ile karşılaştırınca. çevre sesleri olsun, silah sesleri olsun, hatta robotların çıkarttıkları seslerden aşağı yukarı nerede oldukları ve ne yaptıklarını aşağı yukarı çakozluyor olabilmek bile artı puan kazandırıyor oyuna. Gece gündüz döngüsü ise süre olarak dengeli kimi oyunda gündüz daha uzun sürerken gece daha kısa sürer ancak Generation Zero’da bunun ayarı güzel verilmiş. Bunu yanında tabii ki bir de hava koşulları var ki oyunun bir diğer artı puan almasını sağlayan yegane etken.
Silahların ses, tepki ve vuruş hissiyatı gibi detaylarının da güzel olduğunu söylemem gerekiyor. Şimdi ne demişler yiğidi öldür hakkını yeme, o nedenle bu minik detayı da dile getirmek istedim.
Birileri rol yapma oyunu mu dedi?
Oyuna başlarken tipini seçtiğimiz karakterimizi daha sonra istediğimiz gibi giydirme yetenek özelleştirmesi yapma şansımız var. Yetenek ağacı oldukça geniş içeriğe sahip, haliyle de istediğiniz kıvamda bir karakter yapma şansınız var. Eh, bir rol yapma oyunu havasını içeren bir oyunda bunun olmaması zaten saçma olurdu diye düşünüyorum. Ayrıca oyun boyunca bulduğumuz kozmetik giyim eşyalarının kendi içerisinde farklı ek özellikleri olduğunu da dile getireyim, örneğin bir pantolon sıcağa karşı direnç sağlarken bir diğeri ise soğuğa karşı direnç arttırabiliyor.
Co-Op oynamak lazım, çok ciddiyim çünkü tek başımıza her şeye yetişmek mümkün değil. Yetenek ağacında her gördüğümüz almak gibi bir lüksümüz olmuyor sonuçta. Saldıran robotları etkisiz hale getirmekten tutun, lootlayınca daha çok malzeme çıkartmak gibi, ya da düşmanı işaretlemek gibi bir takım özellikler hayat kurtarıcı, kolaylaştırıcı olabiliyor. Mutlaka ekip içinde bir destek, bir de teknik kabiliyetleri yüksek olan oyuncu, karakter bulundurmakta fayda var.
Bir kere kesin bir şekilde Generation Zero’nun tek kişi için değil co-op için yapıldığı bariz şekilde ortada, tek başınıza oynamaya çalıştığınız zaman maksimum 2 saat dayanabilirsiniz, çünkü etrafta iletişme geçebileceğiniz bir NPC bile yok. Ben bulamadım. Bulursanız haber verin. NPC olmayan rol yapma oyunu mu olur abi?
İşler daha da kötüye gidiyor.
Daha da kötüsü zaten kendini tekrar eden bir yapıya sahip olduğu için, etraftan topladığımız notlar, ses kayıtları falan derken “bir yere varmayacak bu aga!” dedirtiyor ve yavaş yavaş tüm heyecanın yok oluyor olması. Tabii arkadaşlar ile dalıp da 3-4 kişi co-op oynayınca yine bir yere kadar eğlenceli sayılabilir, ancak bir yere kadar.
Açık konuşayım, geliştiriciler yola çıkarken bir çok şey planlamışlar ancak pek de planladıkları gibi oyuna yansıtamamışlar gibi duruyor. Anladığım kadarıyla da kapalı beta, demo artık ne derseniz, o süreçte kısıtlı bir oyun sunduğu için herkes “abi demo bu kadar iyiyse, tam sürüm üff” modunda gezmiş.
Yapay zeka yerlerde. Şimdi “karşımızda robotlar var tabii ki sınırlı olacaktır” diyebilirsiniz, ancak ben bunu kabul edemiyorum. Bir düşünün ya, ortada bizden başka insan kalmamış ve robotlar kol geziyor, bildiğin istila edilmişiz yani görünen bu, fakat iki basit taktiksel hareket yapmaktan aciz durumdalar. Sadece robot oldukları için daha dayanıklılar ve çok hasar veriyorlar. Üzücü.
Yazık olmuş.
Devasa haritasında oldukça uzun bir oynanışa ev sahipliği yapan Generation Zero, etrafta gezeyim robot döveyim, bolca loot yapayım diyenler için keyifli olabilir. Tabii tonlarca bug ve yukarı satırlarda saydığım sıkıntıları göz ardı edebilirseniz.