Ertuğrul 1890. Çoğu kişinin Diriliş “Ertuğrul” dizisiyle karıştırması yüksek ihtimal bir isme sahip; fakat tamamen farklı.
Yazan: Uzm. Psk. Yavuz ŞAHİN
“Nereli olduklarının bir önemi var mı? Bu bir insanlık görevi!”
Ertuğrul 1890. Çoğu kişinin Diriliş “Ertuğrul” dizisiyle karıştırması yüksek ihtimal bir isme sahip; fakat tamamen farklı olduğunu size en baştan söylemeliyim. Filmin ilk kısmında 1889 yılında Ertuğrul adı verilen ve Japonyayı ziyaret etmek için yola çıkan bir fırkateyn’in ve içindeki mürettebatın yolculuk boyunca yaşadıkları olayların hikayesi anlatılıyor. İkinci kısımda ise 1985’te Suriye’de olan olaylara şahit oluyoruz.
Filmin ilk kısmında göreceğiniz gibi 1890’lı yılları ve Osmanlı’nın son dönemlerinin havasını fazlaca hisedebiliyorsunuz. Kıyafetler, fırkateyn’in içi tamamen, muazzam yüksek detaylara sahip. Film bu detaylarla daha ilk sahneleriyle nefesinizi kesmeye başlıyor. Her sahnenin özenle hazırlandığını görmek gerçekten çok güzel bir duygu. Su efeklerinin gerçekçiliği için verilen uğraşıyı okuduğumda gözlerime inanamadım. Detaylar ve gerçekçiliğe gösterilen özen nefes kesici ve baş döndürücü düzeyde yüksek seviyede.
Oyunculuklar ise filmdeki en parlak yıldız diyebilirim. Özellikle oyuncu seçimleri beni çok etkiledi. Her karaktere en uygun rolü oynayacak kişiler seçildiğinden karakterlere ısınma konusunda asla zorlanmıyorsunuz. Zaten Kenan Ece ve Alican Yücesoy gibi son dönemin iki en mükemel oyuncularının başrollerde bulunuyor olması başlı başına hikayeyi, sanki ordaymışçasına yaşamanızı sağlıyor. Kenan Ece’nin ve Alican Yücesoy’un oyunculuk performanslarının kariyerlerinin belki de en yüksek seviyesinde olduğunun da altını çizmek isterim. O kadar doğallar ki sanki onları önünüzdeki bir tiyatro sahnesinde izliyorsunuz. Gerçekten beni hikayenin mükemmel anlatımından sonra en çok etkileyen kısım buydu. Onlarla birlikte gülüp, onlarla birlikte ağlayabiliyorsanız bu gerçek ve en mükemmel oyunculuktur.
Hikaye anlatımı hem Türk kültürünü hem Japon kültürünü göstererek adeta bizi kültürler arası bir yolculuğa çıkartıyor. Filmin yönetmeninin Mitsutoshi Tanaka olmasıyla Japon’ların gözlerinden Türk’lere bakabilme şansına da sahip olabiliyorsunuz. Bu gerçekten yaşanması gereken, çok güzel bir deneyim. Yönetmen Mitsutoshi Tanaka yaşanan olayları ve onların yarattığı psikolojik baskıyı öyle güzel yansıtıyor ki sizin bile gözleriniz doluyor, içiniz yanıyor. Bazen gülümsetmeyi de unutmuyor yönetmen. Bu da hayatın hem acı hem tatlı hatıralarla oluşmuş bir karışım olduğunu bize tekrar gösteriyor.
Hikaye hızla ileleyerek devam ediyor. Her sahne o kadar güzel çekilmiş ki izlerken “Keşke bu kadar hızla ilerlemese de Yüzbaşı Mustafa’nın, Bekir Çavuş’un, Haru’nun ve diğer karakterlerin arka planda kalan hikayelerini daha fazla yaşayıp, bu mükemmel hikaye anlatımını onların hayatında daha da fazla görebilsek” dedirtiyor adeta. Tabii ki bu haliyle zaten mükemmel bir başyapıt. Filmin silinmiş sahneleri eminim bu isteğimi çoğunlukla karşılayacaktır.
Bitiriş olarak son zamanlarda izlediğim en mükemmel, en etkileyici atmosfere sahip ve hikaye anlatımı olarak insanın ağzını açık bırakacak güzellikte bir film Ertuğrul 1890. Asla pişman olmayacağınız, tekrar ve tekrar yaşamak isteyeceğiniz bir deneyim. Güzel olduğunu fragmalarından anlamıştım fakat gerçekten bu karar nefes kesici mükemmelikte bir film beklemiyordum. Oyunculuk performansları, çevrenin atmosferi, iki kültür arasındaki dostluğun alnatımı, tüm kostümler her şey ama her şey en üst düzeyde başarılı. Buradan Hem Kenan Ece’ye, hem Alican Yücesoy’a ve yönetmen Mitsutoshi Tanaka başta olmak üzere en başarılı performaslarını sergileyen emeği geçen tüm oyuncu arkadaşlarıma, çok başarılı performaslar sergileyen tüm Japon oyunculara, set arkasındaki tüm Türk ve Japon çalışanlara da tekrar sizin huzurunuzda sonsuz teşekkür ediyorum. Hepinizin ellerinize, emeğinize, ruhunuza sağlık.
Artık yapmayı beklediklerim, tekrar sinemada Ertuğrul 1890 filmine gitmek ve o inanılmaz güzellikteki atmosferi tekrar yaşamak. Tabi filmin Blu Ray’i çıktığında bir kopyasını aldığım gibi Kenan Ece’nin ve Alican Yücesoy’un kapılarına dayanarak imzalarını alacağım. Göstermiş oldukları inanılmaz fazla emek ve mükemmel oyunculuk performansları övgüyü sonuna kadar hak ediyor her zaman.