Kategoriler

Resident Evil: The Village İncelemesi

Resident Evil: The Village ile ilgili hızlı bir inceleme yaptık.

Çok açıkça söyleyeyim ki hiç bir zaman Resident Evil serisinin bir fanı olmadım. Bu tür bana hiç hitap etmedi. Belki de sırf bu yüzden en tarafsız incelemelerden birisini okuyor olabilirsiniz. Çünkü Resident Evil: The Village’ı hiç bir beklentim olmadan oynadım. Açıkçası çok etkilendim. Karşımda bir şaheser duruyor. Bu oyuna şaheser dememin sebebi ise atmosferi çok ama çok iyi bir şekilde yansıtması ve oyundaki mekanlarda neredeyse çivisine kadar detaya dikkat edilmesi. Bu bakımlardan oyun yapımcılarının önünde eğiliyorum. Lakin bir kaç eleştirim de yok değil.

Neredeyiz ne yapıyoruz?

İncelemede minimum spoiler vermeye çabaladığımdan herşeyi mümkün oldukça üstü kapalı yazacağım: Transilvanya’yı çağırıştıran bir atmosfer içerisinde – adı üzerinde- küçük bir kasaba da hayatta kalıp kızımızı kurtarmaya çalışıyoruz. Çok temel olarak konu bu. Kurt adamlardan vampir “hanımcık”lara kadar türlü türlü ucube de bizi kıtlamaya çabalıyor. Zaten daha hikayenin girişinde müthiş bir ustalıkla kotarılmış bir senaryo içerinde sol elimizin iki parmağını bildiğin gevretiveriyorlar. O zavallı ellerimiz hikayenin devamında daha neler çekiyor neler. Bizzat kendisini oynadığımız Ethan’ın çekmediği fiziksel işkence kalmıyor. Hikayenin devamında yolumuz kasabanın eteklerine kurulduğu şatoya ve oradan da yaratıcı farklı mekanlara doğru uzanıyor. Spoiler vermemek adına anlatmıyorum ama her birisi farklı konseptlere sahip bu mekanlarda hikaye ilerlerken zaman zaman kasabaya dönüyoruz. Tabii ki her Resident Evil oyununda olduğu gibi burada da etraftan topladığımız malzemelerle kendi kurşunumuzu vs üretiyoruz. The Duke adındaki bir tüccarda ise değerli malzemeleri satıp kendimize hazır malzeme hatta silahlarımıza geliştirme vs alabilmemiz mümkün.

Garabetler geçidi

Resident Evil: The Village’ın kurgusu bizi hikayeye biraz “vuruyor” diyebilirim. Ne nedir ne değildir kısmını sadece görerek ve okuyarak değil biraz ipuçlarını yorumlayarak da kendiniz çıkartmak durumunda kalıyorsunuz. Ben burada ne arıyorum, bu tipler hangi yüzyılda takılıp kalmış diye düşünürken hikayenin ilerlemesi sizi kendinize getiriyor. Herkesin oyunun trailer’ında gördüğü (ve bazılarının rüyalarına giren) 2 metrelik Lady Dimitrescu ise oyunun içerisinde bizim umduğumuzdan daha az yer tutuyor. Bu dev kadın ve kızları bizim başımıza üşüşen ilk belalar oluyor.

Açıkçası ziplenmiş bir inceleme yazma niyetinde olduğumdan oyunla ilgili diğer notlarımı sizlere sıralıyorum. Oyundaki bulmacalar çok sığ ve basit olmuş. Aynı şeyi çarpışmalar için de söyleyebilirim. Tabii buradaki sığlıktan kastım oyun mekanikleriyle alakalı. Özellikle casual ve standart modda fazla zorlanmadan ilerleyebilirsiniz. Hatta oyun bir yerden sonra fazla çatışma ağırlıklı oluyor ve bunun da genel survivor havasından uzak düştüğünü ve oyunu daha fazla aksiyona sürüklendiğini belirtmeliyim. Boss mekaniklerinin bazıları çok acımasız olsa ve oyun yer yer tekrara düşse de hikayedeki sürprizler ve genel atmosfer sizi her zaman yukarıda ve tetikte tutuyor.

Bu oyunu yapan adamlar bu türün ustaları ve Resident Evil: The Village, seri içerisinde unutulmayacak bir yapım olarak yerini alıyor.

Görüntülenmeler:
68
İlgili Kategoriler
İncelemeler · Oyun İnceleme
Social Media Auto Publish Powered By : XYZScripts.com