Risk of Rain 2 son zamanlarda oynadığımız en eğlenceli ve en heyecanlı oyun oldu. Eğer siz de rogue-like oyunları seviyorsanız adres belli!
İlk oyun side-scroller bir bullethell oyunu olarak karşımıza çıkmıştı, Risk of Rain 2 ise TPS ve 3D olarak geldi ve tabii ki yine bullethell olmuş diyebilirim rahatlıkla. Üstelik de oldukça sessiz sedasız geldi. Oyunun çok da çılgın bir konusu yok, sadece saf aksiyon sunuyor ve bunu yaparken de çok eğlendiriyor.
Düşman yağmuru!
Oyun başlar başlamaz bir gezegene kapsül içerisinde düşüyoruz ve zaman ilerledikçe zorlaşan oyunda gittikçe daha fazla ve daha çeşitli düşmanlar üzerimize adeta yağmaya başlıyorlar. Tam anlamıyla bir rogue-like olan Risk of Rain’de temel amaç bölüm içerisindeki teleporter’a ulaşmak, boss’u çağırmak ve öldürmek. Sonrasında ise teleporter’dan geçerek bir sonraki bölüme geçerek yine aynı döngüde devam etmek.
Oyunun en son zorluğu, HAHAHAHAHA! diye gidiyor 🙂
Oyunda düşmanların üstesinden gelmek için eşyalar topluyoruz ve bu eşyalar bölümler içerisine serpiştirilmiş olan kutulardan ve terminallerden çıkıyor. Kutular rastgele bir eşya atarken terminaller birkaç farklı eşya arasından bize seçme şansı veriyor. Bunlar dışında bir de shrine’lar bulunuyor, bunlardan bir tanesine total canımızın belirli bir yüzdesini feda ederek para alabiliyor, bir diğerine ise para vererek eşya alabiliyoruz. Ancak bu biraz riskli 🙂 bazen hiç bir kazanç sağlayamıyor ve parayı da boşa harcamış oluyoruz.
Eşya! Daha çok eşya!
Bu topladığımız eşyaları üzerimizden bir taneden fazla taşıyabiliyoruz haliyle de verdikleri pasif güçlerin özellikleri çarpan oranda artıyor. Eşyaların nadirlik sistemi kendi içerisinde beyaz, mavi ve kırmızı renkler olarak ayrılmış. Bir de turuncu olanlar var, bunlar da ekstra aktif yetenek veriyorlar. Eğer eşyalaraşöyle bir bakmak isterseniz sizi şöyle alabilirim.
Bütün bu kutu ve shrine’lar dışında bir de minik uçan drone’lar var. Drone’ların mermi sıkan, roket atam ve can dolduran tipleri mevcut. Drone’lar bizle beraber geziyor hatta diğer bölüme geçince bizimle birlikte geliyorlar, çok faydalılar. Bir de bölümlerde farklı renklerde orb’lar çıkarıyoruz. Orblar boss öldükten sonra kendi renginde bir portal açıyor ve bizi lunar coin’ler ile eşya satın alabildiğimiz bir vendor’a götürüyor. Burada kazana üç ya da beş eşya atıp, onların yerine belirli bir eşyayı takas edebiliyoruz.
Oyun tek başına oynarken oldukça eğlenceli fakat asıl eğlence ve şamata bence Co-Op kısmında başlıyor. Bu kısımdaki en büyük sorun takas, maalesef aramızda takas yapamıyoruz ve umarım bu özellik en kısa zamanda eklenir. Bir oyuncu ölürse diğerleri bölümü geçerek ölen oyuncunun tekrar oyuna dahil olmasını sağlayabiliyorlar.
Tüm karakterleri henüz açamadım ancak oyunda şu an için altı karakter var, artı dört tanesi de yapım aşamasında, yani toplamda on karakterimiz olacak. Eğer oyuna sahip olmak isterseniz tarafımıza kod sağlayan Kinguin.net‘i ziyaret ederek alabilirsiniz.