Ghost of Tsushima ile ilgili ayrıntıları merak ediyorsanız bu incelememizi kaçırmayın
Kılıçlı kalkanlı olduktan sonra hangi film olsa izlerim diyen bir adam olarak oyunlarda da tercihimin bu yandan olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yüzden Ghost of Tsushima’yı da duyurulduğundan bu yana merakla bekliyordum. Neden bilmiyorum ama bu oyunun duyuru videolarında başka bir hava vardı. Benim için zaten +2 ile başlayan oyun tanıtımlarından bu oyunda bir ruh olduğunu seziyordum.
Samuray’ın yolu illaki Kamikaze mi olmalı?
Oyun bizi Kore topraklarından Japonya’ya doğru kalkan bir Moğol istila dalgasını tunç gibi göğsüyle karşılayan Tsushima adasına götürüyor. Yıl 1274. Adanın beyi ve Sakai klanının lideri dayımız Şimura Bey’le beraber biz Jin Sakai, yanımızda sadece 80 samuray olduğu halde bu devasa dalgaya kafadan dalıyoruz. Ama karşımızdaki düşman hem çok iyi savaşıyor hem de öyle delikanlılık falan dinlemeden bizi acımasızca alt ediyor. Düşmanın savaş yetenekleri sadece kaba güce dayanmıyor. Aynı zamanda rakibini çok iyi tahlil etmiş, yenmek için her türlü taktiği en iyi şekilde kullanabilen, bir güruhtan çok uzak bir ordu var karşımızda. Zaten dersimizi bu ordunun komutanı Khotun Han tarafından köprüden aşağıya atılarak alıyoruz. Bu arada Khotun Han, bu oyundan sonra aklımızda yer edecek kadar güçlü bir karakter. Kesinlikle altı boş bir düşman değil.
Hikayenin başında aldığımız ders ve karşımıza çıkan Yuna isimli bir hırsızla beraber hikayemiz gelişmeye başlıyor. Jin, Yuna ile birlikte sadece yiğitçe savaşmanın değil gizlilikle hareket etmenin de işe yaradığını kabulleniyor. Tabii ki tüm oyun gizlilikle geçmiyor ama bazı görevlerde bu oynanış tarzı zorunlu olduğundan öyle hareket etmek zorunda kalıyorsunuz. Açık uçlu bir dünyada geçen bu oyunda oyun tarzınızı ise siz şekilllendiriyorsunuz.
Bu arada oyunun başında da görebileceğiniz gibi, oyunu isterseniz ünlü Japon yönetmen Akiro Kurosawa’ya bir saygı duruşu olarak uyarlanmış olan siyah- beyaz mod’da da oynayabilirsiniz. Yönetmenin tüm filmlerine hastayım ama özellikle Yedi Samuray ki bu film üzerine çok konuşabilirim, ve Ran’ı seyretmeninizi öneririm.
Oyunda yönetmene gönderme olarak uyarlanan, bir savaşa girmeden önce birebir düello modu (ki tarihte çok örneği vardır) içinde karşınızda düşmanlarla kapışmanız mümkün. Hatta oyunda zırhınızı geliştirdikçe bu düelloyu 5 kişiye kadar da çıkartabiliyorsunuz. Bu modda rakiplerinizin sizi saldırıyormuş gibi yapıp kandırabileceğini de unutmayın.
Oyunda çok ama çok ayrıntı var. Mesela Moğol okçularının ok atmadan önce arkadaşlarına eğil demesi ve sizin de bunu bir erken savunma uyarısı olarak alabilmeniz enfes bir ayrıntı. Buna karşın rakiplerinize kilitlenebilmeniz ise mümkün değil. Yani illaki bununla kapışayım diyemiyorsunuz. Bunun yerine savaş alanını iyi tahlil etmeli ve savaşmalısınız. Kılıç dövüşünü daha zorlaştırmasına karşın daha gerçekçi kılması açısından ben bunu da sevdim. İster istemez Miyamoto Musashi’nin Beş Çember kitabını hatırlamak zorunda kalıyorsunuz.
Savaşları kazanmak için farklı düşmanlara farklı teknikler uygulamalısınız. Samuray yolunda düşmanların saldırılarını karşılayarak açabildiğiniz savunma yetenekleri yada saldırı savuşturma becerilerini kullanmak zorundasınız. Hayalet becerilerinde ise değişken taktikler var. Bunların hepsini Tsushima’da namınız yayıldıkça açabiliyorsunuz.
Ayrıca duruşla ile (stance) karşınıza çıkan düşmanlara göre taktiğinizi değiştirmeniz gerekiyor. Teknik puanları ayrı bunlar ayrı. Bunları düşman liderlerini öldürdükçe elde ediyorsunuz. Taş Duruşu normal kılıçlı düşmanların defansını hızlıca açıyor, Su Duruşu kalkanlılara, Rüzgâr Duruşu baltalı ve kargılılara, Ay Duruşu ise yapılı ve haliyle korkutucu düşmanlara karşı daha etkili. Bunları savaş sırasında hızlıca değiştirebiliyorsunuz. Haliyle biraz konsantre olmanız gerekiyor. Oyunda öyle pat pat dalmak yok. Aksi taktirde kısa sürede alt edilebiliyorsunuz.
1 2