Everybody’s Gone to the Rapture, korkunç ve büyük bir olaydan sonra yaşananları konu alıyor. Biz de bu olayların ardındaki gizemi çözmeye çalışan kişi oluyoruz.
Macera oyunları herkese hitap etmez. Bazılarınıza sıkıcı, bazılarınıza ise gereksiz uzun veya kısa gelir. Hatta bazılarınıza göre oyunun arkasındaki derin ve güzel hikayenin hiçbir anlamı yoktur. Bu düşüncelerden farklı olarak macera oyunlarını sevenler, hikayenin gidişatına, bulunduğumuz çevre tasarımına ve tabii ki etkileyici müziklerine dikkat ederler. Everybody’s Gone to the Rapture da böyle bir macera oyunu. Bu oyunda yapmanız gereken, detayları dikkatlice incelemek ve basit kontrollerin arkasında gizli olan tatlı hikayenin keyfini çıkartmak.
Yazıma “macera türü” adı altında bir kısıtlamayla başlamak hata oldu. Zira söz konusu video oyunu olunca, “her türlü oynarım”cılara haksızlık etmeyelim. Neyse, bu da başka bir zamanın konusu olsun. Biz şimdilik Everybody’s Gone to the Rapture’ın gizemli dünyasına giriş yapalım.
Everybody’s Gone to the Rapture, Dear Esther ve Amnesia: A Machine for Pigs gibi oyunlardan tanıdığımız The Chinese Room‘un son meyvesi. Oyun, sadece PlayStation 4 platformlarında oynanabiliyor ve çoklu oyuncu moduna sahip değil.
Videoyu izlediyseniz, olayların ne kadar garip şekillendiğinin farkındasınızdır. Etrafımızda bir takım ışık hüzmeleri, konuşamalar yapıyor veya ortada var olan kaos konusunda bizi uyarıyorlar. Tabii özünde ne olduğunu anlamak, gerçekten zor.
Hikaye
Gözlerimizi ilk açtığımız yer, Shropshire’de var olan bir köy. Ancak köye yaklaştıkça ve etrafımıza dikkatlice baktığımızda bir şeylerin ters olduğunu anlıyoruz. Köy, tamamen terk edilmiş veya daha korkunç olaylar yaşanmış. Kendimizi kaybettiğimizi veya burada ne aradığımızı sorgulamaya çalışırken bir kadının sesini duyuyoruz. Kate isimli bu kadının radyodan bize ulaştırdığı mesaj şöyle: “Geriye tek kalan benim.” Bunun ardından cevapları ışıkta bulabileceğimiz söyleniyor ve olaylar yavaş yavaş gelişiyor. İşin diğer tuhaf yanı ise kontrol ettiğimiz karakterin kimliği hakkında en ufak fikrimiz bile yok.
Kate ve Stephen isimli iki bilim adamı, esrarengiz bir nesne keşfederler. Ancak bu keşif, etraflarındaki diğer canlıları da etkilemektedir. İşin kötü tarafı ise bazı yaşam formları ölmeye başlamıştır. Kate, bu keşfin zararından tamamen habersizken, Stephen tam tersi bir düşünceye sahiptir. Hatta ona göre bu keşif, tüm insan ırkını yok edecektir.
