Kategoriler

Salt and Sanctuary İncelemesi

Dark Souls mu desek? 2D Platform oyunu mu desek? Salt and Sanctuary iki noktayı birleştirdiğini iddia eden bir oyun. Peki gerçekten bunu başarabildi mi?

Salt and Sanctuary birçok oyunun deneyip başaramadığını başarmış bir oyun. SKA Studios tarafından geliştirilen oyun Dark Souls’un platform türüne güzelce adapte edilmiş bir versiyonu. Ancak buradan birebir aktarılmış gibi bir düşünceye kapılmayın sakın. Acımasızlık ve doğru şekilde oynama zorunluluğu (doğru zamanda kaçma, takla atma, gelen saldırıyı savuşturma gibi) olarak birebir aktarılmış dersek daha doğru olacaktır. Salt and Sanctuary’de ölüm kaçınılmaz, çünkü oyun bizi sürekli olarak o topladığımız değerli salt ve gold’ları kaybetmemiz için zorluyor. Tıpkı Dark Souls’ta topladığımız soul’ları kaybetiğimiz ve geriye almak için tekrar soğuk terler döktüğümüz gibi.

Oyunda yeterili düzeyde detayı olduğunu düşündüğüm bir karakter yaratma (kişiselleştirme) mevcut. Saç tipimiz, sakal bıyığımız ve göz rengimizi seçebiliyor. Kadın mı yoksa erkek karakter mi oynamak istediğimiz belirleyebiliyoruz. Tabii bir de sınıflar mevcut ki Paladin’den Mage’e hatta Rogue’dan tutun Aşçı gibi oldukça da zengin seçenekleri var. (Evet, bildiğiniz Chief olan. Elde tava…)

Oyuna karakterimizi yarattıktan sonra bir gemide başlıyoruz, ani bir patırtı gürültü kopuyor ve aksiyon başlıyor. Savaşarak ilerlerken geminin güvertesine çıktığımızda ise bizi resmen Lovecraft‘ın dünyasından kopup gelmiş bir yaratık karşılıyor boss olarak. Sonrasında ise parçalanmış gemi ile kendimizi kıyıya vurmuş şekilde buluyoruz. Biraz ilerledikten sonra ilk sığınağımız (Sanctuary) ile karşılaşıyoruz.

İsimsiz, bilinmeyen bir ada. Burada NPC’ler ile karşılaşıp onlar ile kısa dialoglar kurarken bir yandan da bulduğumuz eşyaların üzerlerinden hikayelerini öğrenerek parçaları birleştirmeye, bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz. Oyun yine burada Dark Souls’a benzer bir yöntem izlemiş. Araştır, keşfet, geliş ve hayatta kal. Sonunda her şeyi öğreneceksin! Açıkçası oyunun dünyası bir platform oyununa göre çok daha geniş ve çok daha zengin hissettiriyor. Ancak dediğim gibi, olan biteni öğrenmek için adeta tırnaklarımızla kazımak zorunda kalıyoruz. Her bir köşeden bir bilgi fırlıyor. İşin güzel tarafı, bütün bunları yaparken gerçekten bir şeyler keşfettiğimizi hissettirebiliyor olması. Yani diğer bir çok oyundaki gibi bizim bir şeyler keşfetmemize gerek kalmadan her şeyi önümüze koysaydı aynı tadı alamazdık. Salt and Sanctuary dünyası gerçekten çok ama çok büyük. Kocaman tapınaklardan tutun da dipsiz kulelere ve zindanlara hatta bataklıklara kadar birçok bölge mevcut. Her bir bölgenin elbet ki bir şekilde kendi aralarında kısa geçiş yolları bulunuyor, ancak bu geçitlerin anahtarlarını ya da kapısını açacak mekanizmayı bulmak bizim elimizde, keşfetmek zorundayız 🙂

1 2 3

Görüntülenmeler:
344
İlgili Kategoriler
İncelemeler · Oyun İnceleme · PlayStation
Social Media Auto Publish Powered By : XYZScripts.com