Şahsen PS2’nin altın çağını başından sonuna yaşamış birisiyim ve oyunlarla dolu hayatımda oldukça parlak yıllar olduğunun farkındayım bunun. Platform oyunları cephesinde birbirlerini geçmek için yarışan ve bu bağlamda gittikçe güçlenen 3 oyun serisi de silip süpürdüğüm oyunlar arasındaydı, ancak ne yazık ki PS3’te bu oyun serilerine elveda demek zorunda kalmıştık. Naughty Dog artık Uncharted serisini yaptığı için Jak&Daxter’ı bitirip kenara koymuş, benzer şekilde Sucker Punch da bunu Infamous için Sly Cooper’a yapmıştı. Insomniac Games ise Ratchet&Clank rakipsiz olduğu için eskisi kadar güçlü oyunlar ortaya koyamadı.
Kelebeklerin uçtuğu, kuşların cıvıldadığı, hırsızların rahatlıkla istediklerini çaldığı ve adaletin yerini bulduğu güzel bir günde ise Sly cephesinden haber geldi, çete tekrar toplanıyordu! Hoş, o günü güzel kılan şey zaten bu haberin varlığı da olabilirdi, neyse. Çok geçmeden Sucker Punch yerine Sanzaru Games’ten, yani ilk üçlemenin PS3 için yeniden yapımı olan Sly Collection’u hazırlayan ekipten oyun geldi ve biz de el çabukluğuyla cebe indirdik, başladık oynamaya.
Ne yazık ki incelemenin devamında ilk üçlemeden bahsetmek ve istemeden spoiler vermek zorundayım. Eğer seri ilginizi çekiyorsa bu oyuna hiç bulaşmadan, Sly Collection’u edinip bir koşu bitirip gelin, okumaya devam edin burada kaldığınız yerden. Zaten üçlemeyi bitirdiğiniz zaman bu oyunu oynayıp isteyip istemeyeceğiniz konusunda kesin bir fikriniz oluşmuş olacaktır. Neden yapmak zorundayım diye soracak olursanız, zaten bu oyun üçlemenin finalinden başladığı gibi, ilk saatinde olan tüm olayları özetliyor sizin için; benim de bu incelemeyi spoiler yapmadan yazmamı zor hale getiriyor.
Sly Cooper serisi aslında Cooper ailesinin en önemli mirası olan Thievius Raccoonus’un etrafında dönüyor. Nesilden nesile geçen bu kitap, aslında her aile ferdinin içine anılarını ve keşfettikleri özel hırsızlık yeteneklerini aktardıkları bir günlük. Cooper’lar da yalnızca hakedenlerden çaldıkları için bütün bu muhteşem hırsızlık yetenekleri yalnızca iyilik amacıyla kullanılıyor, ancak bu yetenekleri öğrenip kendi emellerine alet etmek isteyen kötü niyetliler çıkıyor arasıra.
Üçleme sonrası mutlu sona ulaştıklarını düşünedursunlar, Thievius Raccoonus’un sayfalarının yokolmaya başlaması yeni bir maceranın habercisi oluyor. Keşfettikleri üzere birisi zaman içerisinde Sly’ın atalarının yaptıklarını engellemeye başladığı için, zamanın gidişatı bozulmaya başlıyor. Günlüğü onarmak ve bu zaman hırsızını durdurmak içinse Sly ve ekibi zamanda bir yolculuğa başlıyor. Aslında hikaye işin biraz da çıtır çerez yanı; ortada –iyilik adına yapılan- bir hırsızlık var ve biz de onu yapmaya geldik, tüm bilmemiz gereken bu.
2. oyunda getirdikleri değişiklikten itibaren sadece Sly değil, ekibin diğer elemanlarıyla da oynamaya başlamıştık. 2. oyun bu ve benzeri özellikleriyle o kadar onay almıştı ki oyuncularından, 3. oyun bunları taklit etmekle yetinmiş, altın yumurtlayan tavuğu kesmemişti. Thieves in Time da bunu devam ettirse de, birşey eklemeyi başaramadığını söylemem lazım. Eski oyunlardaki herşeyiyle birbirinden farklı karakterler yerine, bu sefer ekibimize Sly’ın atalarını konuk ediyoruz. Ve ne yazık ki ufak farklar dışında hareketleri Sly’ınkilerle aynı. Bentley’in daha taktiksel oynanışının ya da Murray’in ağır yumruklarının Sly’dan olan farklılığını bu karakterlerde hissedemiyoruz. Aynı aileden oldukları için gayet doğal olsa da, şahsi fikrim hikaye gereği Sly’ın oyundan kaldırılması (Zamanda yolculuktan bahsediyoruz, hiç mi Geleceğe Dönüş gelmiyor akıllara) ve onun rolünü atalarının üstlenmesinin hem oyunun yapısı hem de hikayesi olarak uygun bir karar olabilirmiş.
1 2