Hayatta kalma, korku ve macera türünün sevilen örneklerinden biri olmaya aday olan Until Dawn, bakalım aradığımız korku hasretini giderebilmiş mi?
Bu sevgili sekiz arkadaşımız daha oyunun başında katilden habersizler. Yani oyunun ilk birkaç saatinde, kabine varış süresinde, birbirlerine şakalar yapan, muhabbet eden bir grup gençle tanışıyoruz. Bu sırada birbirlerini korkutmaya çalışıyor, aptal şakalar yapıyor veya gizemli bir şeyleri çözüp, gerçek korkunun tadına varıyorlar.
Kontroller
Buraya kadar hikaye ve karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu fark etmişsinizdir. Asıl olaya gelmeden önce kontroller hakkında sizi bilgilendireyim. PS4 kontrolörünün nimetlerinden yararlanan Until Dawn, aksiyonu bizim yaşamamıza izin veren bir korku oyunu değil. Oyun, daha çok ara sahnelerde, bizim doğru tuşa basmamızla birlikte ilerliyor. Ormanda kaçarken bir kütüğün üzerinden atlama esnasında oyun bize hangi tuşa basmamız gerektiğini gösteriyor veya bulduğumuz bir nesneyi incelerken de aynı durum söz konusu. Yol ayrımlarında, karakterlerin birbirleri arasında konuşurken asabi veya nazik tepki vermelerine kadar önemli detaylar bizim kontrolümüzde. Aslında o kadar da “çok” kısıtlayan bir macera oyunu değil. Birçok eşya ile etkileşime geçebiliyor ve elimizde fenerimizle, karanlığın içerisine dalıveriyoruz. Tabii oyun bize izin verirse. Ah, bir de araya giren zıplatma sahneleri olmasa… Bu konuyu sonraya bırakıyorum. Oyunun en önemli “kelebek etkisi” dediğimiz olayı detaylandırmakta fayda var.
Kelebek etkisi, totemler, kızılderililer, zombiler, hayaletler! Ne oluyor burada?!
Oyundaki kelebek etkisi dediğimiz olay, gerçek anlamda düşündüğünüz şey ile aynı. Oyunun macera türünü de içermesinini en güzel yan da bu zaten. Kontrol ettiğimiz karakterlerin aldığı kararlar, başka bir olayı tetikliyor ve gelecekteki aksiyonumuzu veya diğer karakterlerin kaderi bile değiştirebiliyor. Bir sincabı beslemek ile korkutmak arasında yaptığımız seçim bile farklı olayları tetikleyebiliyor.
Oyunumuz “psikopat katil”i bulmaktan daha fazlasını sunuyor. Ormanda veya dağ evinde gezerken, çeşitli ipuçları buluyor ve hatta bize klavuzluk edecek totemlere denk geliyoruz. Bu totemler, bazı inanışlarda kızılderililere kadar farklı bir hikayeyi gözler önüne seriyor. Her bir totemin, bize farklı bir yararı var. Siyah totemler ölüm, sarı totemler kılavuzluk, kahverengi totemler kayıp, kırmızı totemler tehlike, beyaz totemler ise kısmet anlamına geliyor. Ancak bu anlamlar, her zaman iyi veya her zaman kötü olayları göstermiyor. Oyundaki inanışta bu totemler, kelebeklerin rüyalarını ve önsezilerini simgeliyor. Her bir totem parçası, gelecekte yaşanacak “muhtemel” olayları önceden haber veriyor. Ancak oyunda bu kehanetlerin gerçekleşip, gerçekleşmemesi tamamen bizim elimizde. Totemleri buldukça, geçmişteki yaşanan olaylar ortaya çıkıyor.
Ayrıca kayıp olduğu düşünülen ikiz kardeşler hakkında ipucu toplamak için hiç ummadığımız yerlere gitmemiz gerekebiliyor. Eğer macera oyunlarını seviyorsanız ve tabii ki takip ediyorsanız, Until Dawn’da yapmanız gerekenleri kısa sürede çözeceksiniz. Eh, açacağımız her dolapta, güzel bir şeylerin olacağını düşünmeyin. Kim bilir belki de orada bir hayalet vardır. Katil, hayalet, zombi, yılan, örümcek derken elimizde oldukça ilginç bir korku oyunu beliriyor. Ancak inanın işin içerisinde paranormal olaylardan çok daha fazlası var. Bu bağlamda oyun, kendisini sevdirmeyi başarıyor.
Kelebek etkisi olayları, totemler ve hatta kendi korkularımızla yüzleşme fırsatı bulduğumuz Until Dawn’da bir de gizemli bir kişilikle tanışıyoruz. Başlarda kim veya ne olduğu hakkında en ufak bir fikrimiz yok. Aslında var da… İnanın bazen varsayımlarınız işe yaramayacak. Bu nedenden psikopat katili bulmak yerine, hayatta kalmaya odaklanmanız daha doğru bir seçenek olacaktır. Oyunda kimi zaman denk geldiğimiz Dr. Hill (Peter Stormare), yönetmemize izin verilen gizemli kişiliğe oldukça ilginç sorular soruyor. Spoiler olmaması adına fazla detay vermeyeceğim ancak bu adama dikkat edin. Oyun, her şeye müdahale etmemek veya insanları davranışlarıyla yargılamamak gerektiğini defalarca gözümüze sokuyor. Bir yandan katil-kurban arasındaki mücadeleyi oyuncuya yaşatırken, bir yandan da eskiden yaşanan ilginç olayları bütünleyip, tatlı bir film haline getiriyoruz.