Remember Me ilk duyduğumda ilgimi çekmiş ve kendisini beklememi sağlamış oyunlardan birisiydi. Her oyunun her oyuncuda bıraktığı beklenti farklı olabilir, bu oyun kendini ilk duyurduğunda farklı yönleriyle farklı insanları çekebilecek kapasitedeydi. Beni konusu ve teması ile kendine bağlamıştı mesela. Çok yaratıcı ya da hayatımda hiç duymadığım türde birşey değildi elbet, ancak hoşuma gitmişti en nihayetinde.
Oyun 2084 yılında, heryerinden teknoloji fışkıran bir Paris olan Neo-Paris‘te geçiyor. Bir çok gelecekte geçen oyunda olduğu gibi tüm insanlığı kölesi altına almış bir teknoloji ve bu teknolojinin sahibi olarak bir nevi dünyanın kontrolünü elinde tutan bir şirketimiz var. (Merak ediyorum, gelecek hakikaten böyle mi olacak, o kadar beynimize kazıyorlar ki bu düşünceyi…) Memorize Corporation adındaki şirketin icadı olan Sensen, insanların beynine yerleştirilen ve düşüncelerin bir bilgisayar verisiymiş gibi kullanılmasını sağlayan bir teknoloji. Mutlu anlarımızı arkadaşlarımıza upload edebiliyor, çok az kişinin yaşayabileceği türde anılar en iyi fiyatlardan satılıyor, kafamızdan silinmek istenen o kötü düşünceler bir shift+del uzağımızda oluyor. Her ne kadar güzel gözükse de aslında bu da şirkete tüm insanların düşünceleri üzerinde kontrol sağlama imkanı vermiş oluyor.
Tabii ki bu teknolojiye karşı çıkan bazı marjinal çapulcularımız var, kendilerine Errorist diyorlar. İnsanın düşüncelerinin özgürlüğüne inanan bu grup, gerçekleştirdiği aktivitelerle yönetimi elinde tutanlara yollarının yanlış olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar. Tahmin edeceğiniz üzere ana karakterimiz Nilin de bu grubun bir parçası, hatta en önde gelenlerinden bir tanesi.
Oyun hikayenin tam ortasından giriş yapıp, ana karakterin monologlarıyla “bunu da yapabiliyorum aslında” deme yolunu tercih etmektense, temayı kullanarak uygun ve hoş bir giriş yapıyor. Memorize tarafından hapsedilerek, tüm hafızası silinen bir Nilin ile başlıyoruz oyuna. Edge adında Errorist’lerin lideri olduğunu söyleyen bir kişinin yalnızca bizim duyabileceğimiz bir şekilde irtibata geçmesiyle hapisten kurtuluyor ve yavaşça bizi efsane haline getirmiş özelliklerimizi geri kazanmaya ve şehri sıfırdan tanımaya başlıyoruz. Özelliklerimiz demişken, Erroristlerin de kendine has bir takım yetenekleri var tabii, insanların Sensen?lerinden bilgi çalmak ya da onları silmek bunlardan bazıları. Nilin?i diğerlerinden farklı kılan şey ise Sensen?leri manipule ederek (remix diye geçiyor oyunda) insanların anılarını olduğundan farklı hale getirebiliyor. Örneğin bir düşmanınız ufak bir ?operasyon?dan sonra dostunuz haline gelebiliyor.
Geriye kazanmaya başladığımız diğer şeyler ise kavgalarda işimize yarayan cinsten. Oyun çıkmadan önce kendi combolarımızı ve saldırılarımızı tasarlayabileceğimiz bir Combo Lab?ın varlığı duyurulmuştu oyun içinde. Tasarladığımız saldırılara göre kendi oyun tarzımızı belirleyecektik sözde. Ancak bu noktada yapabileceğimiz tek şey, önceden belirlenmiş tuş sıralamalarına, tümü aynı uzunlukta ve aynı etkiye sahip animasyonları yerleştirmekten ibaret. Önce sağ sonra sol yumruğu kullanan bir ikili combo gerçekleştirmenin daha etkili olmasını isterdim mesela, böylesine bir özgürlük tanınmalıydı. Yerleştirilen hareketlerin zarar arttırıcı, sağlık doldurucu,cooldown kısaltıcı ve combo etkisi arttıcı kategorilerinden herhangi bir tanesinden olması dışında hiç bir farkı yok. Savaş anında değiştirebildiğiniz için combolarınızı, eğer o savaş örneğin sürekli özel hareket kullanmanızı gerektiriyorsa hemen cooldown kısaltıcıları yerleştiriyorsunuz combolarınıza, çok fazla zarar alıyorsanız bu sefer sağlık dolduranları… Bir süre sonra ezberlediğimiz sınırlı sayıda tuş kombinasyonunu aynı ritimde basmaktan başka birşey olmuyor kavgalar.
1 2