BAĞLANTILAR
Monitörün sahip olduğu çok da bağlantı yok aslına bakacak olursanız. Adaptörünü bağladığımız bir güç bağlantısı, DisplayPort girişi, iki adet USB 3.0 portu ve bu portları kasaya bağlayan bir diğer port. Bu kadar.
Konusu açılmışken, monitörün en büyük ergonomi eksisine gelelim. USB 3.0 port olması çok iyi, eyvallah. Eyvallah da, portlar o kadar ulaşılamaz bir yere konumlandırılmış ki, ulaşabilmek için ürünle epey bir boğuşmak gerekiyor (arkada, daptör ve güç girişinin yanında). Benim aklıma o portları, bir kez takıp bir daha bakmayacağımız USB bağlantılar için kullanalım. Ne gibi? Ne bileyim, oyuncu faresinin/klavyenin kablosuz alıcısı mesela; ya da eğer kullanıyorsak WiFi adaptörü falan. Öteki türlü manasız. Keşke biraz daha ulaşılabilir yere konulsaymış bu bağlantılar. Ayak olur, kaide olur, monitör üzerinde daha ulaşılabilir bir yer olur, ne bileyim. Asus genelde bu tür konulara çok özen gösterir ama… PG278Q’nun nazarlığı diyelim. Kadı kızında da olur o kadar kusur.
Monitör hakkında söyleyebileceğim bir diğer şey de, masada biraz fazla yer kapladığı. Özellikle küçük bir masanız varsa, bu biraz sıkıntı yaratabilir; ancak o kadar da büyütülecek bir şey değil. Alacaksanız eğer en azından bir bakın boyut meselesine de.
JOYSTICK BÜYÜK RAHATLIK
Monitörün kontrolleri, üzerindeki 5 yönlü joystick’i sayesinde o kadar başarılı ki, iki el hareketiyle tüm ayarları gerçekleştirmek mümkün. Dokunmatik panelli kimi monitörlerle boğuştuktan sonra (misal, evdeki monitörüm – Mert), nimet gibi geldi bu joystick muhabbeti.
Diğer tuşlar da, ön kısımda bulunan ibarelerin tam arkasında; onlara ulaşmak da çok basit o nedenle. Kısacası monitörün kontrollerini kullanmak büyük keyif arkadaşlar. Hani evde monitörden bir şey ayarlamak gerektiğinde külfet geliyor resmen; ancak bu joystick’li çözüm, işleri çok basitleştirmiş. Yeni bir şey değil gerçi; yanlış hatırlamıyorsam Asus’un ProArt monitörlerinde de mevcut bu kontrol (doğru hatırlamışım).
Bu kadar konuştuk, şimdi gelelim monitörün detaylı teknik özelliklerine…