“Benim için bir BioShock oyununu BioShock yapan 2 şey vardır. Hem harikulade hem de mantıkdışı bir dünyada geçmesi birincisi. Daha önce böylesini hiç görmemiş olmanız ve bunu Irrational’dekilerden başka kimsenin yapamaması; ancak karşınıza geldiğinde yerine oturmuş ve inanılır olması. İkincisi ise elinizin altında geniş bir güç paletinin ve önünüzde farklı zorlukların olması, ve sizin bu zorlukları çözmeye çalışmanız.”
Irrational Games’ten Ken Levine’nin, Bioshock Infinite ilk açıklandığında söylediği sözlerin basit bir tercümesi az önce okuduklarınız. Bahsettikleri gerçekten de benim Bioshock dendiğinde aklıma gelenleri karşılıyor. Ve yine Bioshock Infinite çıktığında bunları görebilirsem,“Evet, Bioshock bu.” dememi sağlayacaklar.
Rapture’u hatırlıyor musunuz? Günümüze uyarlanmış bir Atlantis masalı adeta! Ancak o rüyaların şehrinin banliyölerinden çıkıp merkezine yol aldığımızda nasıl aslında bir kabus şehri olduğunu görmemizi? 1900’lü yılların ortalarında ütopik Amerikan rüyasını yaşamaya gelmiş , zengin ve güç sahibi insanların nasıl kendilerini daha fazla para ve daha fazla güç uğruna rezil ettiklerine şahitlik etmemizi? Orada hayata tutunmaya çalışan insanların ve oradan başka hayat görmemiş ufacık çocukların ricaları üzerine yaşadıklarımızı? Şimdi ise Columbia’dayız. Bu sefer suların altında değil, bulutların üstünde uçan bir şehirdeyiz. Artık gizlimiz saklımız yok, bulunduğumuz şehir tam anlamıyla bir gövde gösterisi, ekspresyonizmin kanatlanıp uçan hali. 1901’de Amerikan Hükümetinin katkılarıyla havalanan bu şehir her yeriyle buram buram Amerika kokuyor. Halk da bunun için burada zaten, ismini Amerika’nın dişi olarak karakterleştirilmiş halinden alan Columbia’da bu yüzden yaşamak istiyor herkes.
Ve tahmin edeceğiniz üzere işler hiç de rayında gitmiyor. Oyunun geçtiği tarih olan 1912yılına gelmeden önce Columbia’nın uluslararası bir kazaya sebep olması üzerine Amerika, şehir ile tüm ilişkisini kesiyor. Columbia da “ben kendi kendime yeterim zaten hıh” diye trip atarak tüm dünyayla bağlantısını kesiyor ve kendisine ulaşmaya çalışanlara, merak edenlere “snn b slk .s” şeklinde cevaplar vererek kayıp bir şehir haline geliyor.(Amerikan şehri olduğundan emin miyiz buranın? -Can) Amerikan rüyası biraz kısa mı sürdü, yoksa gerçek rüya bu bağımsızlıkla mı başlıyor, işte orası da sanırım esas öğreneceğimiz şey.