E3 2009’dan beri kendisi hakkında herhangi bir bilgi alamadığımız Team ICO’nun geliştirdiği The Last Guardian, beklediğimize değecek mi?
Eğer ICO ve Shadow of Colossus oyunlarını oynadıysanız The Last Guardian’ın da az çok nasıl bir oyun olacağını bilirsiniz. PlayStation’ın bazı oyunları vardır ki bu oyunlardaki duygusallık sizi bir şekilde karaktere bağlar ve yıllar sonra bile kendisi hakkında konuşturur. The Last Guardian daha çıkmadan bu potansiyele sahip bir oyun olduğunu belli etti.
Kabaca oyunun hikâyesinden bahsedeyim. Devasa kalıntıların ve oldukça geniş bir kalenin içerisinden kaçmaya kalkan bir çocuk ki kendisi yöneteceğimiz karakterdir, kaçmaya çalışırken Trico isminde dev bir yaratıkla karşılaşır ve yavaş yavaş birbirlerine alışırlarken aralarındaki bağın da güçlenmesiyle karakterimizin kaçışı sırasında bize yardım eder. Trico’yu görür görmez aklıma, Harry Potter’da bulunan Hippogriff geliyor. Trico biraz farklı bir yaratık. Yarı kuş, yarı kedi karışımı kocaman bir varlık. Karakterimiz ile başta gayet soğuk olan araları, oyun ilerledikçe daha da ısınıyor ve birbirlerine duygusal olarak bağlanıyorlar.
Daha şimdiden Team ICO’nun eski oyunlarını oynayanlar ise The Last Guardian’ın sonunun üzücü olabileceğini söylüyor. Eh, bu da bize Shadow of the Colossus’u hatırlatıyor. Umuyoruz, sonu onunki kadar hüzünlü olmaz.
Aksiyon/Macera ve bulmaca türündeki üçüncü şahıs nişancı oyunu The Last Guardian’da karakterimiz dev yapıların arasında koşturup bir o yana bir bu yana zıplayarak kaçmaya çalışıyor. Team ICO’nun eski oyunlarının neden büyük bir başarı elde edemediği yapımcı firmaya sorulduğunda ise geliştirdikleri diğer oyunların yeteri kadar iyi olmadığını söyleyerek bir nevi The Last Guardian’ı büyük yerlere getirmek için çok çalıştıklarını anlayabiliyoruz.