İyi bir lider olmak zor iştir. Öncelikle soğukkanlı olmanız, olaylar karşısında ani ve doğru kararlar verebilmeniz gerekir. Arkasından yaratıcılık gelir, planlarınız sağlam ve dikkat çekici olmalıdır. Ancak bunların da ötesinde en önemlisi kitlelerin nabzını iyi tutmanız, güvenlerini kazanmanız gerekir. Bilirsiniz ki halkı kandırmak öyle kolay bir iş değildir (İstisnalar kaideyi bozmaz!). Peki, ya diktatör olmak? O da böyle midir? Aslında bunun cevabı hem evet, hem hayır. Liderlik sadece adımdır, diktatörlükse uzun bir macera. Ve Tropico içinse bu macera yeni başlıyor! Bir kez daha!
Strateji oyunlarıyla bolca haşır neşir olanların yakından tanıdığı bir seri var karşımızda. Tropico sevimli grafikleri, Latin müzikleri ve diktatör olmanın getirdiği müthiş hazla uzun yıllar evlerimize konuk olmayı başarmıştı. Şimdiyse yeni oyunuyla görücü karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Serinin son oyunu Tropico 5, yeni “çağ” kavramıyla tüm dikkatleri üzerine toplamayı başardı. Özellikle yapımcıların bolca üzerinde durduğu, belirli tarihi olayları yeniden yaşayacak, hatta bizzat sonuçlarını değiştirecek olmak beni baya heyecanlandırdı açıkçası. Biraz detaya inmek gerekirse kolonileşme çağından başladığımız oyunda, önce “El Presidente” koltuğu için mücadele verecek, ardından yeri gelecek Dünya Savaşları’nda büyük devletlere meydan okurken, yeri gelecek Büyük Buhran zamanında kemerimizi sıkacağız. Her yeni çağ, bize yeni maceralar ve yeni fırsatlar getirecek. Açıkçası özellikle bolca adı geçen Soğuk Savaş dönemini oynamak için sabırsızlanıyorum ben. Acaba tarihi yeniden yazabilecek miyiz?
