Zamanında bütün Alien oyunlarını denemek gibi bir hata yaptım sevgili okur ve 41 Farklı video oyununa üşenmeden zaman harcadım. Hemen hemen hepsi, tıpkı Aliens: Colonial Marines kadar başarısızdı. Öyle bir faciadan sonra Alien: Isolation’dan beklentilerim bir hayli arttı. Yalnız oyunun dinamiklerine giriş yapmadan önce, hikayeye biraz değinmek istiyorum izninizle.
Alien: Isolation’a giriş
Alien: Isolation, takipçilerinin en sevdiği filmle bağlantılı olarak ilerliyor ve ilk filmin 15 yıl sonrasını konu alıyor. Korku ve hayatta kalma temalı olan Alien: Isolation, bizleri Amanda Ridley isimli cesur bir kadınla tanıştırıyor. Kendileri aynı zamanda ilk Alien filminden hatırladığımız Ellen Ripley’in kızı. Ellen’ın kayboluşu Amanda’yı endişelendirmektedir ve doğal olarak annesini araştırmaya başlar. Nostromo’nun nerede olduğunu öğrenebilmek için Sevastopol isimli bir istasyona gider. Amanda ve tayfası istasyonu araştırmak için yola çıktıklarında beklenmeyen bir kaza geçirirler. Amanda, gruptan uzaklaşır ve kendisini Sevastopol isimli istasyonun içerisinde bulur. Bilmediği şey ise Alien’ın çoktan orayı evi haline getirmiş olmasıdır.
Hikaye sadece Alien ve Amanda ile sınırlı kalmıyor. İstasyonun karanlık ve ürkütücü koridorları başka varlıklara da ev sahipliği yapıyor. Ancak hiçbiri bir Alien kadar tehlikeli değil (bir Alex değil diyorsun – Mert).
Genel olarak Alien: Isolation, tatmin edici bir hikayeyle bekleyenlerini karşılıyor. Hikaye ve atmosfer birbirini çok iyi tamamlayan iki unsur. Bu sayede elimizde “hikaye açısından” bugüne kadarki en başarılı Alien oyunu geçmiş oluyor.