Assassin’s Creed Odyssey için beklentileri düşük olanlar bizce bir kez daha düşünmeli ve tarafsız olarak bu oyuna bir göz atmalılar!
Assassin’s Creed artık sonu gelmez bir macera oldu. Kimi oyuncular artık oyunun adında Assassin’s geçmesin alakası kalmadı derken, tüm oyunları oynayan, kitapları falan okuyup ince detay sevenler olur mu öyle şey diyor. Şimdi burada bunu tartışmayacağım ama hani tarafım belli olsun bende ikinci taraftayım. 🙂 Ancak Assassin’s Creed Odyssey öyle boş bir oyun değil.
Objektif olmalıyım, objektif olmalıyım, objektif olmalıyım…
Açıkçası oyun benim için içerdiği konsept açısından yani Antik Yunan, Sparta falan derken zaten duyurulduğu gibi oynarım ben bunu dedirtmişti. Ancak bu kısım tabii ki tamamen kişisel bir bonus bunu bir kenara koyalım. Gel gelelim oyunu ilk oynamaya başladığımda dedim ki, tamam Origins zaten kendini bana sevdirmişti, yeni dövüş mekanikleri ile falan da zaten tazelemişti kendisini, açtım oynamaya başladım ve gördüm ki Odyssey de aynı şekilde onun peşinden gidiyor.
Fakat oynadıkça, ilerledikçe farkına vardım ki , Odyssey bir önceki oyun Origins’in üzerine de koymuş. Basitçe bir tabir ile aynı oyunu kopyala yapıştır yapmamış. Hani derler ya Amerikayı baştan keşfetmeye gerek yok, çalışan bir sistem varsa bozmaya gerek yok, hah, aynen öyle yapmışlar. Zaten çalışan kısımları alıp üzerine koymuşlar yani. Tabii bu demek değil ki bir önceki oyunda yapılan bazı hatalar tekrar edilmemiş, maalesef edilmiş, o kısımlara ilerleyen satırlarda geleceğim.
Artık herkes biliyor, bu sefer iki farklı karakterden bir tanesini seçip oynama şansına sahibiz, daha önceki AC’lerde olmayan yeniliklerden bir tanesi de bu. Bir kaç gün önce twitter’da denk geldiğim bilgiye göre Odyssey için çıkacak olan kitapta ana karakter Kassandra olarak belirlenmiş, ben de haliyle direkt ve ilk olarak Kassandra ile oynamaya karar verdim. (Yok canım oyunlarda seçim şansı verilince kadın karakter seçiyor olmam ile ilgisi yok, neden mi? Neden olmasın ki?)
This is SPARTA!
Oyunda Leonidas’tan aldığımız gaz ile başlıyoruz, giriş ya da tuş eğitimi diyebileceğimiz kısım açıkçası beni oldukça şaşırtan bir sahne ile final buldu. Ben daha önce hiç bir AC oyununda bu kadar sert bir giriş gördüğümü hatırlamıyorum. Spoiler olmasın, umarım oynarken görürsünüz, ya da en azından youtube’dan falan açar izlersiniz diyorum.
Oyunda dövüş mekaniği başta ilk oyunun aynısı hissiyatını verse de, Hunter, Warrior, Assassin yetenek ağaçlarından ilerleyerek geliştirdiğimiz, kişiselleştirdiğiniz karakterinize gelen aktif kullanılabilen yetenekler ile oyun çok daha keyifli bir dövüş mekaniğine kavuşmuş, doğru zamanlamalar ile doğru kombolar çıkartarak çok keyifli aksiyon sahnelere yaratabiliyoruz.
Ben ağırlıklı olarak Assassin yetenek ağacı üzerinden ilerledim. Daha sonra Warrior tarafına da vererek dengelemeye çalıştım. Oyunda suikast gizlilik kalmamış diyenlere cevap olsun diye mi yapmışlar artık bilmiyorum ama, isterseniz önce kafada bir kaç dakika taktiği kurup sonra uyguladığınız zaman kimsenin ruhu bile duymadan yapacağınız işi yapıp ortamdan sıvışabiliyorsunuz.
Oyunda hikaye oyuncuyu gayet içine çekiyor, yine her AC oyununda alışkın olduğumuz entrikalar vs. derken akıp gidiyor. Üstelik Oddyssey’de özellikle çok sevdiğim bir olay ile kaşılaştım, bolca ara sahne içerisinde konuşmaları biz seçiyoruz ve bazı seçimlerimiz oyunun gidişatında da değişikliklere sebep oluyor. Basit bir örnek vereyim, oyunun ilk bölgesinde salgın hastalık ile iligli bir görev ile karşı karşıya gelecek ve bir seçim yapmak zorunda kalacaksınız. Yani hafiften rol yapma oyunu olmaya da bir göz kırpmış kendisi.
Oldukça büyük bir haritaya sahip olan oyunda, karşılaştığımız manzaralar muazzam, tepelerden aşağı bakarken izlediğim şehirler gerçekten bir görsel şölendi. Hatta 300 Spartalı filminden artık herkesin çok iyi bildiği Thermopylae tarafına gidince o meşhur dar geçide bir bakmadan da olmazdı.