Bölümleri beklemek sizin için sıkıntı değilse kaçırılmaması gereken bir oyun sizlerle. Efsane Hitman serisinin yeni oyununu sizin için inceledik.
Yıl 1992, Hitman: Absolution maceramızın 20 yıl öncesi. Diana Burnwood isimli genç bir Agency çalışanı, 47 kod adlı gözü kara genç suikastçimizi, Avrupa’nın karlı dağlarında konumlanmış eğitim tesislerine çağırır. Amacıysa tabii ki gelecek görevlerde kullanmak için kaliteli bir silah yaratmaktır. Bu amaçla önce onu birkaç teste tabi tutar ve zamanı gelince de önemli görevlere yollamayı kafasına koyar. Klişe mi dediniz? Evet, haklısınız, zira şu an için olaylarda ilginç hiçbir şey yok. Üçüncü sınıf aksiyon filmi havasında bir başlangıç yapıyoruz hikayemize. Ancak sadece başlangıç yapıyoruz çünkü bildiğiniz veya şu an öğrendiğiniz üzere serinin yeni üyesi, tek bir çıkış yerine “Her ay 1 yeni bölüm!” tadında dizivari bir seçimden yana oyunu kullandı. Bizeyse ilk bölümü test etmek ve gördüklerimizi kağıda (Ekrandır o, yazılı basın mı burası!) dökmek kaldı. Artısıyla eksisiyle, buyurun serinin yeni üyesine birlikte bakalım.
Oyunda iki açılış bölümü ve bir de Paris’te geçen ana bölüm olmak üzere, şu an için toplamda üç bölüm bulunuyor. Tabi bu kağıt üzerinde açıklanmış olan bilgi. Pratiğe dökecek olursak ilk iki bölüm tamamen oyunun mekaniklerini öğreten, oynanışı ve “çözüm” yollarını içeren ve karakterimizi teste tabi tutan öğretici bölümler. İlk bölümde talimatları dinleyerek kabaca oyunu öğreniyor, ikinci bölümeyse yardımsız olarak başlıyor ve eğitimimizi son bir testle tamamlıyoruz. Ardındansa Paris bölümümüze adım atıyor ve profesyonel mesleğimizle hikayeye devam ediyoruz. Ancak bu konuda ne yazık ki senaryo oldukça kopuk kalıyor. Klişe başlayan hikayemizse yerini birbirinden bağımsız gibi görünen, bulmaca benzeri bölümlere bırakıyor. Ancak bu senaryo eksiği, oldukça güzel bir hissiyatı da beraberinde getiriyor. Serinin bir önceki oyunu Hitman Absolution’ın aksine, bölümler bir aksiyon filmi yerine, tam bir suikastçı havasında geçiyor ve kendinizi göreve odaklayabiliyorsunuz. Yaptığınız hareketler, verdiğiniz kararlar, takip ettiğiniz taktikler duygusal bir havadan çok profesyonel bir iş hissini içinizde uyandırıyor.
Eee bu kadar mı yani, taş çatlasa iki saat sürecek üç bölümü tamamlayınca oyun bitiyor mu? Aslında bu sorunun cevabı hem evet, hem hayır! Evet, çünkü yeni bölüm gelene kadar hikaye yerinde sayacak, hayır çünkü yapımcı ekip oyunun tekrar tekrar oynanabileceği görüşünde ki bu konuda pek de haksız sayılmazlar. Neden haksız olmadıklarına değinecek olursak, başlangıç bölümleri de dâhil olmak üzere, her bölüm onlarca alternatif çözüm yolu sunuyor. Dilerseniz kılıktan kılığa girip hedefinizi boş bir anında yakalayabiliyor, dilerseniz içkisine bir miktar zehir katıp işini sessizce bitirebiliyor, dilerseniz bir jetle –Evet jetle!- fezaya yollayabiliyorsunuz. Kişisel yaratıcılığınıza ek olarak bazı noktalardaki NPC diyalogları sayesinde hedefimiz hakkında yeni bilgiler edinebiliyor, yeni öldürme yolları bulabiliyoruz. Bu yolları test etmek için en büyük desteğimiz Challenge sistemi. Her harita için onlarca farklı hedef ve görev belirlenmiş durumda. Kiminde bir milyarderin peşine düşerken, kiminde hedefimiz bir gazeteci olabiliyor. Her bir hedef hakkındaysa, neden sıradan bir insanken hedefe dönüştüğü ve kimin öldürmek istediği gibi önemli arka plan detayları görev sırasında açığa çıkıyor. Bu sayede ana hikayeden bağımsız olarak mini hikayelere şahit olabiliyor ve tam anlamıyla bir suikastçı kılığına bürünebiliyoruz. Her görev sonunda ödül olarak biraz sonra detaylı olarak değineceğim, yeni bir yardım noktası, ekipman, silah, giriş seçeneği ve daha birçok ekstra içerik sizi bekliyor olacak. Açıkçası ana hikayedense bu kısım daha ilgi çekici ve aksiyonu bol geldi bana.