“Su, toprak, ateş, hava… Uzun zaman önce bu dört ulus uyum içinde yaşıyordu. Sonra, Ateş Ulusu saldırınca her şey değişti. Sadece, dört elemente hükmedebilen Avatar onları durdurabilirdi. Ama Dünya’nın ona en çok ihtiyaç duyduğu anda, ortadan kayboldu. Yüz yıl geçti. Ben ve abim yeni Avatar’ı bulduk: Aang adında bir hava bükücü. Hava bükme becerileri inanılmaz olsa da herhangi birini kurtarmadan önce öğreneceği çok şey vardı. Ama ben, Aang’in Dünya’yı kurtarabileceğine inanıyorum” – Katara
Ve yıllar sonra…
“Toprak, ateş, hava, su… Sadece Avatar bu dört elementte ustalaşarak dünyaya dengeyi getirebilir” – Tenzin
2005 yılında Avatar Aang ile başladığımız bükme maceralarımız, The Legend of Korra ile devam ediyor. Tabii reytinglerin Avatar dizisine oranla geri kalmasından dolayı sevgili Korra’yı TV değil, internet üzerinden takip edebiliyoruz. Gelin işin dizi kısmını bir kenara bırakıp, video oyunu tarafına geçiş yapalım.
Avatar: Son Hava Bükücü ile birlikte günümüzün saçma çizgi dizileri geri planda kalmış ve aradığımız macerayı yaşamaya başlamıştık. Evet, doğru okudunuz sevgili okur. Saçma. 80 ve 90’ların çizgi dizileri günümüzün “bazı” çizgi dizilerine oranla ne kadar aptalca, bunu birçoğumuz biliyoruz. Şimdilik konuyu saptırmadan Avatar efsanesine devam edeceğim.
Avatar, 2005 yılında Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko imzasıyla ortaya çıktı. Dizinin 90’lı yılların ruhunu barındırması ve bir çocuk dizisi olmasından daha fazlasını sunması büyük bir artıydı. Son Hava Bükücü olan Aang’in çocuksu ruhu, Katara, Toph ve Sokka ile gelişiyordu. 12 yaşındaki Aang’in 100 yıl donarak koskoca okyanusun dibinde kalması, Kara ve Sokka’nın Aang’i buluşunun ardından gelişen inanılmaz hikaye, bizleri farklı bir evrene sürüklüyordu.
Her ne kadar elementlerin bükülme kısmı bizi heyecan içerisinde bıraksa bile, verilen mesaj çok farklıydı. Özellikle yazarların defalarca izleyiciye sunduğu felsefi yaklaşımlar ve tabii ki kimi zaman yanaklarımızdan iki damlanın düşmesini sağlayan içerikleriyle, Avatar’ın ilk dizisi bir başkaydı. İnsan sormadan edemiyor, Legend of Korra nasıl bu kadar geri planda kaldı? Peki ya şu 2010 yılında vizyona giren ve leş bir film olan The Last Airbender’a ne demeli? Aklıma geldikçe atarlanıyorum sevgili okur. O kadar güzel bir diziye, bu kadar kötü bir film nasıl yapılır, yapılmaz, yapılmamalı-ydı. Neyse, içimdeki nefreti satırlara döktüğüme göre kaldığım yerden devam edebilirim.