Nier Automata gibi kaliteli yapımlar kolay kolay çıkmıyor karşımıza. Oyunu merak ediyorsanız detaylar spoilersız olarak incelememizde!
Açık dünya kısmından bahsetmek istiyorum biraz da. Bu kısımda benim en sevdiğim olay, bir yöne doğru giderken mesela kendimize bir görev belirledik oraya doğru gidiyoruz ve hop, birçok oyunda başımıza gelen gibi Automata’da da başımıza aynı şey. Bir NPC ya da bir bölge ile karşılaşıp merak edip olayı neymiş diye dalıyoruz ve eğlence başlıyor. Ya da farklı bir yöne doğru ilerlerken bir telsiz mesajı ile acil durum görevi alıp hemen istenilen bölgeye dönmek, gitmek zorunda kalabiliyoruz.
Açık dünya derken şu noktadan da bahsetmezsem olmaz. Bu kadar kargaşanın savaşın içerisinde bazen bir tepeden, bir binanın üzerinden ya da çölün ortasındaki bir kum tepesinden uzağa doğru baktığımızda huzurlu ve sessiz anlar da yaşayabiliyoruz. Bu anların yaşanmasında en büyük emeği geçen ise oyunun muhteşem müzikleri. Çölün ortasında savaşıp gezerken, bir sonraki adımda kendimizi eğlence parkının ortasında bulabiliyor ya da bir ormanın içinde bulabiliyoruz. Oyun bizi sürekli olarak farklı atmosferlere sürüklüyor. Gittiğimiz bölgeyi daha çok araştırmak istiyoruz.
Açıkçası daha oyunun ikinci bölümünde Ruined City adı verilmiş olan keza adından da anlaşılacağı üzere harabeye dönmüş şehre adım attığımda kendimi etrafa bakmaktan, gezmekten alıkoyamadım. Bölüm tasarımını yapanların ellerinden öpmek gerekiyor. İnanılmaz görünüyor. Benzer bir hissiyatı bir sonraki ulaştığım bölge olan çöl ile de yaşadım. Çölde kum tepelerinden adeta sörf yaparak aşağıya doğru kayarak inmek o toz toprağın görüş alanımı kısıtlıyor olması falan derken bir yandan robotları pataklarken bir yandan da “dur şu dövüş bitsin de şu ufukta görünen yıkıntı mıdır nedir oraya gideyim” diye aklımdan geçirdim sürekli olarak. Şimdi oturup size tek tek bölgeleri saymayacağım tabii 🙂
Automata aslında oldukça acı bir hikayeyi anlatıyor. Bitmek bilmeyen bir savaş içerisinde insanlar umutlarını androidlere bağlamış durumdalar. Zaten dünya iyice harabeye dönüşmüş. Adeta zaten kaybetmiş olduğunuz bir savaşı gereksiz yere sürdürüyormuşsunuz ama asla umudunuzu yitirmemişsiniz gibi bir tat veriyor.
Çok detaylara girmeyeceğim, tadı biraz da size deneyimlerken kalsın. Ancak belirmek isterim, bazen karşılaştığınız robotların insansı davranışları, onları öldürürken daha doğrusu yok ederken kendinizi sorgulamanıza sebep olacak. Oyunun hikayesi çözüldükçe kafanızdaki sorular, şüphe, sorgulama gittikçe daha da artacak.
Oyunun birden fazla sonu var, ilk bitirdiğimizde sadece oyunun ilk giriş kısmını bitirmişiz hissiyatına kapılıyoruz ve tekrar başlıyoruz. İlk bitirdiğimiz senaryo A rotası olarak geçiyor ve B rotası açılıyor. B rotasında ise bu kez 9S ile oynuyoruz. Ancak yaptığımız şeyler aşağı yukarı aynı. B bitince de sıra C ya da D rotasını seçmeye geliyor. Peki istediğiniz rotayı direkt olarak seçemiyor musunuz? Evet seçebiliyorsunuz ancak bunun için hem C hem de D rotasını bitirmemize gerek yok, sadece C ya da D rotasını bitirdiğinizde bu seçenek açılmış oluyor.
Yeterince karıştı mı kafalar? 🙂 Kısacası Dark Souls tadında tekrar tekrar bitirmeyi isterdim diyenler için güzel bir seçenek var üstelik demin de dile getirdiğim gibi ufak tefek değişiklikler ile senaryo boşlukları dolmaya devam ediyor. Gerçek sona (True Ending) ulaşmak için ise bütün rotaları bitirmek durumundayız.
Daha da yazmaya devam edersem spoiler’lara boğulmaya başlayacaksınız. Duruyorum. Oynayın. Deneyimleyin. Ancak şunu da yazayım Nier: Automata öyle her oyuncuya hitap eden bir oyun da değil. Ani kamera değişimleri ile 3rd person action’dan bir anda side scrolling olması, bullethell’e dönüşmesi falan bir çok oyuncuya “lan noluyor iki de bir” dedirtebilir bunun da farkındayım.
Gerçi bir saniye, her oyun her oyucuya hitap edecek, herkes sevecek değil doğru ya. Neyse efendim. Bence son dönemde bu kadar kaliteli yapımlar ile karşılaşmıyoruz. Fırsatı Kaçırmayın.
Grafiklerden bahsetmedin dediğinizi duyar gibiyim. Benim için ne kadar az önemi olsa da ve yeterli seviyede olduğunu düşünsem de açık görüşlü olmalıyım. Grafikler maalesef zamanın gerisinde kalmış durumda.
TL;DR Automata ortamları ile beni avucunun içerisine almayı başardı. Tabii sadece ortamları değil, geriye kalan her şeyi ile de. Müzik, karakterler, dövüş, ses, senaryo, tekrar oynanabilirlik, her şeyi ile.
Tekrar ediyorum. Oynayın. Deneyimleyin. Son dönemde bu kadar kaliteli yapımlar ile karşılaşmıyoruz. Fırsatı Kaçırmayın. Ancak dedim ya herkese hitap etmiyor. “Abi bu kadar balladırmışsın, ben sevmedim b*k gibi oyun” da diyebilirsiniz. Riskli bir seçim Nier: Automata. Satın almak isterseniz Kinguin‘de Steam üzerindeki fiyatından daha düşük olarak bulabilirsiniz. Üstelik “Day One Edition” adı altına geçen paketten bahsediyorum, yani içerisinde Steam’e özel ekstra içerikler de bulunduruyor.
Ah! Unutmadan internette Nier Automata’nın felsefesini falan araştırırsanız da çok ilginç ve dikkat çekici bilgilere ulaşabilirsiniz. Örnek mi? Örneğin Dünya tarihimizde yaşamış bir çok filozofa göndermeler ile dolu.
“Glory to Mankind!”