Kategoriler

Waking the Glares Chapters I & II İncelemesi

Waking the Glares, son yıllarda yaygın olarak karşımıza çıkan ve yürüme simülatörü (walking sim) olarak adlandırılan bağımsız oyunlardan biri.

Waking the Glares, son yıllarda yaygın olarak karşımıza çıkan ve yürüme simülatörü (walking sim) olarak adlandırılan bağımsız oyunlardan biri. Biraz düşününce, bu alanda ilk akla gelen oyunlar Dear Esther ve Stanley Parable gibileri oluyor. Dear Esther, eşsiz atmosferi ile hafızalarımıza kazınmışken Stanley Parable özgün hikaye anlatım tarzıyla unutulmaz bir oyun olmuştu.

Ne yazık ki Wisefool Studios’un geliştirdiği Waking the Glares, ne özgün bir tarza sahip ne de ilgi çekici bir hikayeye. Bir klasik olarak melankolik ses tonuyla anlatılan öyküsü, teknik aksaklıklar sebebiyle anlatılamıyor aslında. Daha oyunun başında, yükleme ekranında donup kalan bilgisayarımın siyah ekranı bile daha çok şey anlatabiliyordu o esnada.

Oyun piyasaya Chapters I & II olarak sürüldü ve episodik şekilde devamı da gelecek tabii ki. İlk bölüm karlarla kaplı bir yoldan yürüyerek ulaştığımız büyükçe bir evde geçmekte. Evin bodrumunda başlayıp üst kata kadar uzanan kocaman bir ağaca, bir araştırma sonucu vardığımız şekilde, hayat vermeye çalışıyoruz. Bu süreçte melankolik hikaye anlatıcımız da konuşmaya devam ediyor tabii. Bunu neden yaptığımız, bol miktarda sembolizm içeren monologlarla oyuncuya aktarılıyor. Waking the Glares derin mevzulara girmeye çalışan bir oyun.

Ancak oyunla ilgili önemli bir sorun var. Waking the Glares iki bölümden oluşuyor şimdilik demiştik, ancak bu bölümler son derece kısa. En beceriksiz oyuncunun bile toplamda en fazla iki saatte bitirebileceği bir oyun şu anda Waking the Glares. E haliyle derinlemesine yazılmaya çalışıldığı belli olan monologlar, biraz havada kalıyor gibi. Bu haliyle oyun, arka planda melankolik bir adamın sürekli bir şeyler anlattığı ve bizim de son derece kolay bulmacaları anlamsızca etraftan topladığımız basit nesneler ile basitçe çözdüğümüz 1-2 saatlik gereksiz görünen bir macera.

Üstelik bu macera sağlam bir görsellikle de desteklenmiş değil. Oyunun grafikleri için ne kendine has, ne de çağı yakalamış diyebiliriz. Özellikle karakterimizin el modellemesi göz kanatacak cinsten.

Oyunun ikinci bölümünde Paris’teyiz. Şehrin sokaklarında yine bir dizi nesneyi toparlamaya çalışıyoruz. İkinci bölüm biraz daha ilginç diyebiliriz çünkü daha çok mekan ve nesneyle etkileşime geçebiliyoruz. Ancak bu durum yine de oyunu zenginleştiremiyor. Detaylardan yoksun bir oyun Waking the Glares.

Oyunun temel sorunu oyuncuyu yeterince içine çekememesi. Ana aksiyonun yürümek ve keşfetmek olduğu bir oyunda ilgi çekmek belki de kolay değildir evet. Ancak imkansız olduğunu da düşünmüyorum. Yukarıda verdiğim örnek oyunlar bu iki ögeyi son derece başarılı bir hikaye ve atmosferle bizlere sunmayı başarmıştı. Waking the Glares’in ne olduğu belli olmayan hikayesi, olmayan atmosferi ve eksik görselliği oyuncuyu itiyor tabiri caizse. Bir an önce bölümleri bitireyim de çıkayım hissine kapılmanız yüksek ihtimal. “Bir kere başladık artık, bitirelim” diye düşünmeniz de olası.

Oyun için toplamda yedi bölüm çıkarılacak. Belki de önümüzdeki beş bölüm, ilk ikisinden farklı olarak teknik aksaklıklar içermeyen, sağlam bir atmosfere ve ilgi çekici bir hikayeye sahip olan başarılı bir oyun ortaya koyabilir. Ancak bu haliyle Waking the Glares maalesef olmamış bir bağımsız eser. Türün meraklıları için tabii ki denemeye değer, ancak vakit kaybı olarak nitelendirilmesi muhtemel.

Oyuna buradan ulaşabilirsiniz.

The Walking Dead – A New Frontier Episode Three: Above The Law İncelemesi
Görüntülenmeler:
81
İlgili Kategoriler
İncelemeler · Oyun İnceleme · PC
Social Media Auto Publish Powered By : XYZScripts.com