“Kötülüğün zafer kazanması için gerekli olan tek şey iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır” – General Vargas
Wasteland 2, kendi ellerimizle yıkıma götürdüğümüz dünyaya sahip çıkmazsak, gelecekte başımıza neler geleceğinin bir özeti. Yazıma devam etmeden aşağıdaki parçanın tadını çıkartmanızı tavsiye ederim.
Çeyrek asırlık bekleyişin ardından Wasteland, ikinci oyunuyla Kickstarter’dan sağlam çıkmayı başardı. Brian Fargo’nun yönetmenliğinde hayat bulan Wasteland 2, PC platformlarına piyasaya çıktı. Bu sefer görevimiz gerçek anlamda hayatta kalmak. Wasteland 2’ye giriş yapmadan sizleri biraz geçmişe götürmek isterim.
1988 yılında vazgeçilmez eğlence kaynağımız Wasteland ile tanıştık. O zamandan beri oyun dünyasında sayısız gelişme yaşandı. Grafikler iyileşti, daha büyük haritaları keşfetmeye başladık ve kendimizi çeşitlilik anlamında ucu açık kocaman dünyalara çekilirken bulduk. Tabii Commodore 64’ün sadece 64 KB’lık bir hafızası vardı. Wasteland, sadece birkaç pikselden oluşan bir karakteri yönetmemizi sağlasa bile, akıl almaz içeriği ile hasret duyduğumuz oyunlardan biri haline gelmişti.
Günümüzün oyunlarına oranla farklı bir bakış açısı sunan Wasteland 2, başarılı bir hikayenin yanında bizleri Jagged Alliance ile XCOM arasında gidip gelen uzun soluklu bir maceraya davet ediyor. Yazıma devam etmeden sizlere ufak bir tavsiye vermek isterim. Wasteland 2 ve Fallout’u kıyaslamayın. Zira Fallout hikaye olarak daha çılgın ve aksiyon doluyken, Wasteland 2 daha karanlık bir dünyaya adım atmamızı sağlıyor. Fallout, özellikle FPS kamera açısını da sayarsak, oyun dünyasının kusursuz oyunlarından biridir. Daha objektif bir bakış açısı için Wasteland 2’yi Jagged Alliance ile XCOM arasına oturtmayı daha doğru buluyorum. Hoş müzikleri ve ambiyansı Fallout yokluğunda çok iyi gidiyor, bunu da dipnot olarak ekleyeyim.