Serdar Demirgil, Cloud Imperium Games‘in, yapımı 12 seneden fazla süredir devam eden Star Citizen oyununu inceledi.
Keyifle izleyin.
“Oyuna ilk başta ilgisiz ve genellikle şüpheci bir yaklaşımım vardı. Gerçekten oyuna adım attığımda keşfedebileceğim bir galaksi buldum ve buna cidden çok şaşırdım. Star Citizen dünyasında birkaç saat geçirmek ilgi çekici, nefes kesici ve aynı zamanda da sinir bozucu oldu kendi açımdan. Kendimi sadece durup kurgusal paralı askeri şirketlerin reklamlarını izlemeye veya geleceğin neon ışıltısı altındaki meydanlarda oturup dinlenirken, ya da işlevsiz arayüzüyle kendimi kavga ederken çoğu zaman buldum.
Birçok kişi Star Citizen’ın ne kadar ilerlediğinin farkında değil, gerçi hak da veriyorum bu konuya, çünkü henüz gitmesi gereken çok yol var bu oyunun.
Oyun, yavaş ve gecikmeli geliştirme döngüsüyle ünlü oldu; birçok insan için oyun sadece bir mizah konusu haline geldi ve çevrimiçi en sert eleştirmenler bile oyun hakkında sadece bir sahtekârlıktan ibaret olduğunu söylemeye başladı. Yıllar geçtikçe, Star Citizen’ı takip edenler ve etmeyenlerle arasındaki boşluk bu yüzden de yeterince açıldı.
Ancak oyun kaynak açısından bir eksiği bulunmuyor. Oyunun bağış kampanyası sürekli olarak rekorları kırıyor, hatta bunun üzerine cebi derin olan yatırımcıları da eklediklerini belirtebilirim. Hayranlar ve yatırımcılar, Star Citizen’ın büyük vaadi olan “sonsuz bir oyun” kavramını aslında satın aldılar bu noktada. Her biri kendi bireysel yolculuklarında olan oyuncularla dolu dev bir bilim kurgu evreni olacak burası.
Star Citizen’ın para toplama başarısı da burada ortaya çıkıyor. Oyuncular, belirli amaçlar için yapılmış bir filoya sahip olmak istiyorlar. Bu hedefe hızlı bir şekilde ulaşmak istiyorsanız, oyun içi gemilerini gerçek para ile satın alabiliyorsunuz. Bunlar 30 dolardan yüzlerce dolara kadar değişiyor; birçok durum için bir geminiz olsun diye binlerce dolar harcamak ne yazık ki mümkün. Gerçi bu oyunların hepsini oyun içi kastığınız para biri ile de alabiliyorsunuz. Oyundaki şu ana kadar geçirdiğim sürenin büyük bir kısmı manzaranın tadını çıkarmak, yıldız sistemi içindeki görevlerde yol belirlemek ve görev yapma peşinde koşma ile harcadım. Cidden oyuna bir daldığınızda bu söylediğim etkenleri çok güzel hissediyorsunuz.
Çok kişili gemi sistemine geçtiğimizde bir oyuncu Star Trek’in Bones’u gibi tıp bölümüne yerleşebilir iken, başka biri pilot kokpitinde kalabiliyor. Ya da silahçı olup topçu kulesine seçebiliyorsunuz. Tek kişilik gemilerde ise oyun içinde yapacağınız meslekler tamamen sizin isteğiniz altında. Birinin gerçekten uzay kamyonu şoförü, ünlü bir kelle avcısı veya ünlü bir savaş pilotu olabiliyorsunuz.
Roberts Space Industries (RSI) ve Cloud Imperium Games (CIG), Star Citizen’ın geliştirilmesi için yüz milyonlarca dolar topladı, bu da oyun geliştirmeye, oyun içi sinematiklere, Mark Hamill gibi ünlülerden oluşan oyun içi karakterlerine ve seslendirmeleri olan reklam kampanyalarına gitti. Daha geçtiğimiz günlerde yaptıkları tek kişilik olan Squadron 42 oyununun neredeyse yapım aşamasının bittiğini söylediler. Umarım oradaki geliştirici ekibi en sonunda Star Citizen’a kaydırırlar da, oyun bir nebze de olsa kendini toparlar.
Star Citizen’ın yolculuğunun henüz bitmediği gayet ortada. Oyun hala korkunç buglar ve işlevsiz arayüzü ile duruyor. NPC’ler saçma şekilde davranabiliyor. Oyunda optimizasyon dediğin şey zaten yok, düşük bir sistemli bilgisayarda oynamayı düşünüyorsanız, hiç denememenizi burdan tavsiye ediyorum.
Oyun üstünden 12 yıl geçse de, ne kadar fazla yenilik getirsede ham haline bakınca ne yazık ki gönülleri kazanamıyor. Daha hala çalışılması gereken çok yerleri var. Oyun parası olan için güzel bir eğlence kaynağı olabilir, ama sırf denemek istiyorum diye alınacak bir şey de değil ne yazık ki.
İncelememizi bitirirken son söyleyebileceğim şey Star Citizen’ın bu kadar kapsamlı bir şey yapmaya çalışmasından ötürü kontrolü kaybettiği net görülüyor, ancak siz de hak verirsiniz ki bu kadar büyük bir vizyonun yapı taşlarını oturtmak cidden hiç kolay bir iş de değil. Umarım Squadron 42 çıktıktan sonra düzgünce bu oyuna odaklanırlarda oyun gerçekten kendini toparlar.”