Survarium’u duyduğumda büyük bir ilgiyle yönelmiş ve Vostok ile kısa bir de röportaj yapmıştım. Oyunların dünyayı etkileyebileceğine inanan ve bu yüzden çevresel sorunlara dikkat çekmek isteyen bu güzel yapımcı ekibi, yaklaşık iki yıldır yeni bebekleriyle uğraşıyorlardı ve ben sonunda oyunu deneme fırsatı buldum. Ne yazık ki oyunu oynarken heyecandan hiç kontrol etmemişim, aldığımı sandığım ekran görüntülerini bulamadım. Bu yüzden şimdilik sitelerindeki ekranlarla idare edeceksiniz. Ancak sık sık yayın yapmayı planlıyorum, takipte kalın!
İlk farkettiğim şey, henüz kapalı beta aşamasında olmasına rağmen, kısıtlı olsa da oyun sürem boyunca iki çökme dışında hiçbir sorunla karşılaşmamış olmam (ilk gün biraz sunucu yükü vardı zira sunucu HERKESE açılmıştı ama gün içinde bile tüm sorunlar giderildi). Açıkçası STALKER serisini sevsem de, oyunların hepsi hata doluydu, hatta Clear Sky’da oyunu bitirmeye engel hatalar vardı ve o yüzden oldukça endişeliydim. Mutlaka Survarium’da da hatalar var ancak ilk bakışta bu açıdan oldukça iyi bir izlenim verdi.
Peki Survarium nedir? Survarium, bir MMO-FPS. MMO kısmı sizi yanıltmasın, öyle sınırsız bir dünyada gezmiyorsunuz. Ki STALKER fanları olarak en büyük hayalkırıklığımız bu olmuştur herhalde. Karakterimizi gördüğümüz bir lobi ekranında ‘Oyna’ tuşunu basıyoruz ve oyuna gidiyoruz. Hellgate London gibi gezebildiğimiz “lobi” bölgeler ileride eklenir mi bilemiyorum. Karakterimizin silah ve ekipmanlarını bu lobide ayarlıyoruz, oyuna girdikten sonra değişiklik yapmak mümkün değil. Karakterimiz seviye atlıyor ve atladıkça özellikleri arasında dağıtacağı puanlar kazanıyor: Nişan alma hızı, taşıma kapasitesi, dayanıklılık ve hareket hızı gibi pek çok özellik var.
Oyun içinde görevler almak ve gerçekleştirmek mümkün. Bu görevleri de “Faction”lar veriyor. Şu an için oyunda iki adet temel grup var, ilk görevlerini yapıp bir “Saygınlık”(reputation) seviyesi atladıktan sonra, yeni görevleri gerçekleştirmek için o gruba ait kıyafetleri giymeniz gerekiyor. Şu anki sistem gördüğüm kadarıyla üzerinizdeki en çok ekipman hangi tarafa aitse, onu seçmek üstüne ancak yapımcılar bunun değişeceğini belirtmişler.
Oyun modlarına gelince, an itibariyle sadece “Teamplay” var. Her iki takıma ait üste bir kutu var, oyun dünyasında rastgele beliren radyo parçalarını yerden alıp, bu kutulara bırakıyoruz. Üs dediysem, genelde bu kutular açıkta ve rakibiniz de içinden çalabiliyor. Kutuları taşırken ateş edemiyorsunuz, dolayısıyla yere bırakıp öyle savaşmanız gerekiyor. Kutuyla koşamadığınızı da düşünürsek, iyi bir takıma karşı yardıma ihtiyacınız olacağı kesin. Süre bittiğinde kutusu daha dolu olan takım kazanıyor. Genel olarak oldukça keyifli bir mod olduğunu söyleyebilirim. Savaşmak yetmiyor, sürekli gözünüzü açık tutmanız lâzım. Hadi bir parça buldunuz, etraf güvenli mi, iki saniye sonra vurulacak mısınız, üsse dönebilir misiniz hesaplamanız şart, aksi takdirde keskin gözlerinizi karşı takım için çalıştırmış olabilirsiniz! Gördüğüm en pis taktikse; kaybederken son dakikada düşman üssünü “zerglemek” ve kutudaki parçaları alıp alıp yere atmak!
Oyuna daha sonra bir co-op mod ve hem NPC hem de diğer oyuncularla savaşabileceğimiz bir “freeplay” modu eklenecek. Bu noktada yapımcıların internette ÇOK aktif olduklarına dikkat çekmek istiyorum. Facebook, tumblr, websiteleri… Her yerde düzenli olarak iletişim kuruyorlar ve bir geliştirici takvimi de paylaşmış durumdalar, böylece kabaca neyin ne zaman geleceğini görebiliyorsunuz.